Yıldızımızı doldurmadan geçmeyelim lütfen, keyifli okumalar.
Bölüm Müziği: Zayn- Pillowtalk
(Müzikler medyaya yüklüdür, dinleyebilirsiniz.)
VİRANE
•••
Ölüm.
Her şeyin sonu olduğunu sandığımız kaçınılmaz başlangıcımız.
Sevdiklerimizi yalan dünyamızdan söküp aldığı için nefret ettiğimiz tek gerçek şey olan, ölüm.
Kim bizi küçükken iyi insanların erken öldüğüne inandırmıştı ki? "O çok iyi bir insandı, öylesine iyiydi ki Allah onu erkenden yanına, güzel cennetine aldı." İyi insanlar erken ölürdü dimi? Çünkü ben annemle babamın ölüm sebebine böyle inandırmıştım kendimi, şimdiyse sıra bana mı gelmişti? Bende iyi bir insan olarak ailemden daha genç mi ölecektim? Bilmediğim günahlarımın bedelini bir pisliğin kollarından kaçmak için çırpınırken mi ödeyecektim?
Ben daha mı iyiydim, bu yüzden mi ailemin yaşadığı hayattan daha erken ölüyordum? Aklımı yitiriyordum sanırım, düşünceler kafamın içine sığmıyor dengemi bozuyordu. Vereceğim tüm sınavlar bitecek miydi birazdan? Annem papatya kokusuyla sarıp sarmalayacak mıydı yine beni? Cennetten patiyi izleyip onu koruyabilir miydim peki? Berkay eminim ona kötü davranırdı, bana bile yapabileceği en büyük kötülüğü gözlerime baka baka yapmıştı. Bir kedinin onun gözünde hiçbir değeri olmazdı.
Her şerde bir hayır vardır işte Ayza, ailen seni bekliyor. Aldığın boş nefeslerin elbette bir gün sonu olacaktı. Ben iyi bir insanmışım, gurur duy benimle anne. Saçlarımın dibi çok acıyor baba, okşayacaksın dimi ben yanınıza gelince? Ah, gerçekten sabırsızlanıyorum. Sizi öylesine çok özledim ki, içimde sizsiz hayatın içinde biriken kocaman boşluğa rahatça sığacaksınız merak etmeyin. Çokça yer var, acılarımı da şifa veren ellerinizle silince her zerrem sizin olsun.
Papatya kokunla doldur ciğerlerimi anne, ben bu dünyada nefes alamıyorum. Senin için papatyalarla dolu bir bahçe kuracaktım eğer yaşayabilseydim, affet beni. Durmaksızın akan gözyaşlarımın biri daha yanağımdan yavaşça süzülmüştü.
"Kes sızlanmayı." Dişlerinin arasından tıslayan, adının Serkan olduğunu öğrendiğim pislik konuştu aynı anda. Kesilen nefeslerimi toparlamak adına derin derin solusam bile ciğerlerime zehir olarak iniyordu sanki. Faydası yoktu.
Ben bu işkenceye dayanacak güçte değildim fakat bir an önce en acısız şekilde ölmeyi istesem bu şerefsizin egosunu tatmin etmekten başka bir işe yaramazdı, farkındaydım.
"Hızlı yürü." Diye emretti bu sefer sırtımdan sertçe iterek, az kalsın düşüyordum. Toparlanıp biraz daha seri adımlar attım. Bu adamın gözlerimin önünde can verdiğini görsem, bir gram canım acımaz öfkem soğumazdı, henüz somut olarak bir şey yapmamasına rağmen günah kokuyordu kirli bedeni. Fakat tam tersi olacak gibiydi, ben bu gecenin sonum olduğunu biliyordum.
Her şey bitecekti.
Hayatım, içinde sıkıldığım dört duvara hasret kaldığım hayatım bitecekti.
Önüne geldiğimiz çelik kapıyı bir iki kez çalan ve arkamda sinirli nefes alışveriş sesiyle dikilmeye başlayan adama göz ucuyla baktım. Onun da ölmemi istediğine emindim. Karanlık gözleri beni delip geçerken açılan kapıyla irkildim. Esmer, orta yaşlarda bakımlı bir kadın bizi karışlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRANE
Teen Fiction"Çaresizliğimi görmüyor musun? Neden bırakmıyorsun beni?" Diye sordu genç kız kısık bir sesle, bedeninde kalan son gücünü bu soruyu sormak için fütursuzca harcayarak. Sessizlik öylesine derindi ki,kulaklarının sağır olduğuna inanacaktı neredeyse...