Stiles ve Tom birbirine şok bir bakış artıklarında onlardan bir cevap bekliyordum. Niye böyle bir tepki vermişlerdi? Yoksa kolyeyi görmüşler miydi?
Stiles dudaklarını ıslattı ve cevapladı, "Hayır. Tom benim evime geliyordu, o görürdü ama hayır. İkimiz de görmedik üzgünüm."
"Ee... Tamam, sorun değil, iyi akşamlar." dedim ikisine de bakarak ve yoluma devam ettim. Garipsesem de.
(Yazarın Anlatımı)
Aurie gittiğinde ikisi de birbirine baktı ve eve girdiler. "Kıza yalan söyledik." Stiles hormudandı, "Başka ne yapacaktık? Eski efsanelere ait olan kolyeni yarasa aldı götürdü diyemezdik herhalde?" daha sonra durdu, "Sence... Kolyenin gerçek anlamını biliyor mudur? Hem kolyenin onda ne işi var ki?"
"Sanmam. Hem ailesi vermiş duymadın mı? Gerçek ailem dedi... Evlatlık mı alınmış?" dedi Tom düşünceyle. Sonra konuyu değiştirdi, "Neyse, hadi pansuman falan yapacaksan yap."
"E, tamam," Stiles odaya gitti ve ilk yardım çantasından bir kaç şey çıkarttı. Daha sonra pamuğa biraz ilaç damlattı. Yatağa oturmuş Tom'un yanına gelip yavaşça ilaçlı pamuğu diş izine bastırdığında Tom inanılmaz bir yanma hissetti. Daha önceden bir kaç defa daha böyle kesik durumlarıyla karşılaşmıştı, bu pamuğu her zaman Stiles yapardı ona. Ama bu seferki acı çok farklı bir seviyedeydi.
"Ah! Siktir!" Diye inledi ve kolunu sıktı sertçe. Öyle sert sıktı ki damarları görünmüştü derisinin altından. Stiles kaşlarını çattı anlamsızca bakarak, "Dostum, bunu sana ilk yapışımda bile böyle tepki vermemiştin?"
Tom kasları çatılı bir şekilde eline baktı, kolunu sıkmayı bırakmıyordu. Daha doğrusu bırakamıyordu. Isırılan yer hafifçe morarmaya başlayınca Stiles'ın dudakları şaşkınlıkla aralandı, "Kanka... Sen iyi olduğundan emin misin çünkü kolun hiç bir yerde görmediğim kadar mor oldu." Tom anlamaz bir şekilde koluna bakarken aniden başına giren korkunç ağrıyla durdu.
Uyan.
Uyan.
Şaşkınlıkla ellerine bakarken kafasındaki her neyse bir türlü susmuyordu. Stiles ona bir şeyler söylüyordu ama anlayamıyordu.
Uyan.
Uyan.
Tom. Uyan.
Sesler yüklemeye başlayınca korkuyla ellerini kulaklarına götürdü ve yere çöktü, "Sus!" Ama hayır, kafasındaki sesler susmuyor ve yükseliyordu.
Uyan!
Uyan!
UYAN TOM!!!
"SUS! KES SESİNİ!"
UYAN TOM! UYAN!!!
"TOM! TOM KENDİNE GEL!" O an Stiles'ın sesi kulaklarına ulaşınca onu sarstığını fark etti. Yerde olduğunu, ellerini kulaklarına deli gibi bastırdığını, kolunun kanadığını ve deli gibi göründüğünü fark etti. Yutkundu. Sesler gitmişti.
Başını kaldırdı, ona deliymiş gibi bakan Stiles'a baktı, "Uyan..." Stiles kaşlarını çattı,
"Ne?" dedi anlamayarak. Tom mırıldandı, tekrar tekrar,
"Uyan Tom..." Ellerine baktı, sonra da kanayan koluna. Artık acımıyordu. Kanama yavaşlamıştı. Morluk neredeyse yok olmuştu hatta.
Uyan, Tom.
°•°•°
(Yazarın Anlatımı)
Ambar Gwen'e daha fazla katlanamayacaktı. Dolabının kapağını sertçe kapattı ve hızla ona sırıtarak bakan Gwen'e döndü,
"Ah, Gwen, ah... Biliyor musun? Bu okulda herkesten daha çok acıyorum sana. Herhangi bir başarın var mı? Sanmıyorum. Peki arkadaşların var mı? Senin gibi ezikler dışında sanmıyorum. Benimle uğraşmak yerine kendini geliştirmeye bak, tatlım. Aptalı oynamak sana yakışmıyor. Gerçi, oynamana gerek de yok."
Arkasını dönüp uzaklaştığında Gwen, tırnaklarını eline batırmıştı sinirle. Ambar'dan nefret ediyordu, Ambar da ondan. Aralarında en başından beri bir nefret vardı. Zaten Gwen'i genelde kimse sevmezdi. O, bu hikayede sevilmeyen kişiydi. Tabii, sevgilisi Felix dışında. O da zaten aynı karaktere sahip olduğu içindi.
İki yılan gibi düşünün.
Ambar'ın, ezik arkadaşların diye bahsettiği kişi de Mabel ve Dylan'dı. Dylan, Mabel'ın sevgilisiydi ve, bu dörtlü görebileceğiniz en boktan dörtlüydü diyebiliriz.
Dylan, Mabel, Gwen, Felix.
Zorba dörtlü de diyebiliriz. Herkesle uğraşan, boktan işler neredeyse orada olan, her kötü ve iğrenç şeyi yapan ve üste çıkmaya çalışan, kimsenin sevmediği ve bazı öğrencilerin korktuğu dörtlü.
Gwen bu aralar daha fazla Ambar ile uğraşıyordu, bunun en büyük sebebi ise kıskanmasıydı zaten. Onu Jackson ile ayırmak için bile götünü yırtmıştı. Jackson'u yakışıklı buluyordu, ondan hoşlanıyor ve elde etmek istiyordu, Felix olsa bile. Ama henüz başaramamıştı.
Stiles genelde eğlenceli, aptal görünürdü ama onu yakından tanıyanlar onun ne kadar zeki olduğunu da bilirdi. Herkesin yardımına koşabilirdi. Çoğu kız için idealdi. Genelde sorun olduğunda soruna çözüm bulan kişiydi. Eğlenceli ve ahmak karakterinin altında sivri zekâlı biri vardı. Söylemeye gerek var mıydı ama, gaylerin bile dikkatini çekiyordu. Ama o gay değil!
Tom da en az Jackson kadar sevilirdi ve beğenilirdi. O da basketbol takımındaydı, Stiles yedekteydi. Tom genelde hiçbir kızı kendime uygun göremezdi, hepsi ona yapmacık gelirdi. Bu yüzden o okulda uzun süreli ilişkisi olmamıştı bile. Stiles zaten en başından Ambar'a tutulduğu için başka kızlar dikkatini çekmiyordu. Tom Stiles'ın en yakın arkadaşıydı, Stiles da onun. İkisi küçüklerinden beri yakındı, aileleri bile birbirini tanırdı. Tom Stiles kadar zeki değildi, ama en azından işine gelen şeylere kafası basıyordu. Sporda da oldukça iyiydi.
Ambar ilk başta kendini beğenmiş ve egolu olarak görünürdü, ve evet biraz öyleydi. Ama kötü biri değildi, sert de olsa aslında içinde yumuşak biri yatardı ve o kişiliğini göstermezdi. Ayrıca zekiydi. Ve güzel.
Jackson da popüler olmanın verdiği egoyu taşırdı. Güçlüydü ve yakışıklıydı çoğu kıza göre. Herkesin tipiydi. Zengin bir ailesi vardı, varlıklı. Ayrıca basketbolu iyi oynadı, her zaman en iyisi olmak ister ve bunun için çabalardı da. Biraz sinsi olabilirdi çoğu zaman ama Ambar'dan memnundu. Sarışın ve mavi gözleri dikkat çekiyordu. Ambar bu yüzden onu kendine layık görüyordu ve onu gerçekten seviyordu da. Stiles'ı görmezden gelmesinin en büyük nedeni de buydu.
Aurie zaten yeni gelmişti. Dikkatliydi, yalanları çok iyi yakalardı ve isterse çok sinsi de olabilirdi. Çok iyi rol yapabilirdi. Durum boka bile sarsa soğukkanlı olabilirdi. Çilli yüzü, uzun siyah saçları ve gözleri her zaman erkeklerin dikkatini çekerdi. Ama bu onun için geçerli değildi. Müzik dinlemeyi, kitap okumayı seven bir kızdı. Arkadaşlık iyi kurardı ve karşısındakini kendine bağlardı.
°•°•°
(Aurie'nin Anlatımı)
Okula nihayet yetiştiğimde direkt olarak Ambar yanıma gelmişti. Sanırım cidden artık arkadaşımdı. Koluma girdi ve bugün sabah olan şeyleri anlatmaya başladı. Gwen ve onun 'aptal' arkadaşlarını anlattı. Ve onların ne kadar pislik olduğunu.
Derse girdiğimizde ise Gwen diye bahsettiği kızı, yanında da Mabel'ı görmüştüm bile. Sevgilileri başka sınıfta olmalıydı. Ambar'ın yanında olduğum için bana aptal bakışlar attıklarını biliyordum. Ama gereksiz kavga sevmezdim.
Yerime oturduğum an hoca zaten gelmişti bile. Ambar yine aynasıyla uğraşırken kalem getirmeyi unuttuğumu fark ettim ve aklıma küfrettim sessizce. Birisi koluma dokundu; Tom.
"Al," sırıtarak kalemi uzatınca güldüm ve kalemi alıp önüme döndüm. Hoca sınıfa girerken elinde kağıtlar da vardı,
"Evet çocuklar sınav yapacağım. Bir saatiniz var," herkes söylenmeye ve itiraz etmeye başlayınca hoca onları susturdu ve kağıtları dağıtmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•THE NOGITSUNE•
Teen Fiction•Eğer o gün o kolye düşmeseydi, o yarasa orada olmasaydı... Her şey farklı olabilir miydi? Aynalar, camlar, su ve yansımamı gösteren her şeyden bu kadar korkacağımı nereden bilebilirdim? Yardım edecek birisine ihtiyacım var, benim gibi olan birisine...