Karanlığın Yok Oluşu

17 2 3
                                    

Nefes nefese sağ koridora girdiğimde ben koşarken Tom'un arkamdan korkutucu bir şekilde yavaş, yürüyerek gelmesi daha çok ödümü koparıyordu.

"Benden mi kaçıyorsun? Tamam, belki biraz haklısın ama en sonunda seni yakalayacağıma rağmen bunu yapman ne kadar mantıklı?"

Sesi git gide yaklaşırken diğer koridora girdim hızla. O kadar hızlı koşuyordum ki artık kalbim ağzımda atıyor gibiydi. Ama o arkamdan gelmeye devam ediyordu.

"Auriee... Yorulmadın mı? Bence biraz durabilirsin. Sonunda zaten istediğimi alacağım. Acını."

"Dediğin şeyi yapmayacağım!" diye bağırdım öfkeyle. O an tam arkamda sesini duyunca taş kesildim.

"Gerek kalmayacak." Önüme duvar çıkınca küfrederek tam arkamdaki Tom'a döndüm korkuyla. Yüzüme ürkütücü bir şekilde bakarken hafifçe sırıttı ve histerik bir kıkırdama çıktı dudaklarından,

"Mecbur kalacaksın. Çığlık atacaksın." Bana doğru gelmeye devam edince dediğini yapmamak için öyle bir kapadım ki ağzımı, dudaklarımı birbirine kitledim.

Tam karşımda dururken ne yapacağını nefesimi tutarak bekledim. Bir süre yüzümü inceledikten sonra elini kaldırınca aniden gözlerimi kıstım. Bunu görünce durdu ve alaycı bir şekilde bana bakıp saçımın bir tutamını eline aldı,

"Shh... Sana elbette zarar vermeyeceğim Aurie. Ama içindeki tüm o bana güç veren korkuyu ve acıyı alacağım!"

"Tom dur!" O anki duyduğum tanıdık sesle tanrıya şükrettim. Beni bulmuşlardı. Onlara döndüğümde Stiles ve Liam'ın yanında Ambarı da gördüm. Tom alaycı bir şekilde güldü,

"Ah hayır... Buraya neden geldiğinizi biliyorum ama bu kadar aptal olduğunuza inanamıyorum." Onlara bakmasından faydalanıp Ambar'ın yanına geçtim. Şimdi dördümüze bakıyordu.

"Bak, eğer kendin gitmezsen seni öldürmek zorunda kalırız." Stiles'ın dediği şeye güldü ve bize doğru gelmeye başladı.

"Beni? Öldürmek?" Adımları hızlandıkça bizde hızla geri gitmeye başladık.

"Herkesi öldürebilirsiniz, ama beni? Buna cidden inanıyor musunuz? Beni? Ben 100 yaşından büyük güçlü bir ruhum! Beni öldüremezsiniz!"

"Ama değiştirebiliriz!"

Ambar'ın aniden dediği şeyle birlikte Tom aniden durdu. Başını sorarcasına eğdi ve dalgaya alır gibi güldü,

"Pardon, ne?"

Bu sırada Liam, aniden nereden bulduğunu bilmediğimiz silahı çıkarıp Tom'a doğrultunca Stiles ve Amber ile şok içinde ona baktık. Ama Tom hâlâ alay eder gibi duruyordu.

"Liam delirdin mi?!" Dedim şok içinde. "Bizi öldürecek." dedi Liam silahı tutmaya devam ederken. Ama onu vurursa ruh değil, Tom öldürdü.

Silahın emniyetini açtığında hızla Tom'un önüne geçtim.

"Aurie!" dedi Ambar korkuyla ama geri çıkmadım. "Onu vurursa ruhu değil, Tom'u öldürmüş olursun." dedim sertçe.

"Ne anlamı var? O ölürse ruh da gider." dedi Liam sinirle.

Tom başını eğmiş bana bakarken Liam'a döndü, "Vursana." Korkuyla Liam'a döndüm,

"Liam! Bırak silahı!"

"Liam, vur beni."

"Liam sakın!"

"Tetiği çeksene."

"Hayır!" Liam kafası karışmış bir şekilde bakarken Ambar, "durun,"diye araya girdi. Stiles da aynı şekilde, "Liam yapma" Dedi ama Tom o an bağırdı,

"VURSANA!"

"ben..."

"VUR!"

"HAYİR SAKIN!"

O anda Tom'un arkasından bir anda Hale çıktı ve dişlerini tam onun omzuna geçirince Tom acıyla bağırdı, "Siktir!"

Liam rahatlamış bir şekilde silahı indirince diğerlerine baktım. Tabi ya, planları vardı.

Hale geri çekilince Tom sarsılarak dizlerinin üzerine düştü ve yanına geldik. "O... Ölmez değil mi?" dedim korkuyla. Kimseden cevap alamayınca korkuyla Tom'a baktım.

Tom o an kusacakmış gibi öğürdü ama içinden sadece siyah, kara bir duman çıktı. Duman, havaya karışıp yok olduğunda şaşkınlıkla birbirimize baktık.

"Kitsune... O gitti mi?"

Hale bile şaşkındı, "Ise yaradı. Şimdilik gitti ama ölmüş müdür bilemiyorum. Yinede bir süre zihninizden uzak durur." Tom o an yere yığıldı.

°•°•°

"Tom? Beni duyuyor musun?"

Tom'un gözleri hafifçe aralandığında hepimiz rahat bir oh çektik. "Tom!" dedim sevinçle ve yüzünü ellerimin arasına aldım. Gözlerini yorgun bir şekilde bana dikti,

"Bayıldım mı?"

Hepimiz güldük, "Eh, yaklaşık yirmi dakikadır baygınsın hatta." dedi Stiles. "Hatta bir ara öldüğünü düşündük." Onun hafifçe omzuna vurdum ve Tom'un dudağına küçük bir öpücük bıraktım, "Iyi olacaksın. Merak etme."

Evet, bir süre sanırım öyle olacaktı.

•THE NOGITSUNE•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin