Sınavdan sonra basketboldakiler, bahçedeki potanın olduğu sahaya gitti. Sınıfın yalvarmalarına yenik düşen hoca, maçı izlememiz için aşağı inmemize izin vermişti.
Tüm sınıf aşağı indik ve koltuklara oturduk. İzleyenler için sanki bir futbol sahasındaki koltuklar gibi dizilmişti burası, büyüktü. Spor salonunu düşünemiyordum bile.
Herkes oturduğunda basketçiler soyunma odasındaydı. Tom ve Stiles'ın da grupta olduklarını soyunma odasına gittiklerinde öğrenmiştim. Ve nasıl oynadıklarını da merak ediyordum. Özellikle... Tom'un. Stiles'ın yedekte olduğunu duymuştum ama yine de o da giyinmek için gitmişti.
Nihayet geldiklerinde karşı takımdakileri gördüm... Ha...
Karşı takım Dylan ve Felix'in olduğu sınıftı. Ve onlar da oynuyordu. İşte şimdi gerçekten merakla izleyecektim.
Stiles yedek olduğu için sadece giyinmiş bir şekilde yanımıza gelip oturdu. Gerekmezse oynamayacaktı. O da sadece Tom'un nasıl oynayacağına bakıyordu. Hatta oldukça meraklı bir şekilde... Tom'a bakarken kolumdan beni sarstı ve onu gösterdi, "Bak şimdi, canım dostum ponçiğim benim nasıl da aklını alacak karşı takımın izle," kıkırdadım.
Basketbol hakkında pek bir şey bilmiyordum aslında. Beden hocasının düdüğü duyulunca maç başlamıştı.
Öğrendiğim kadarıyla topu ellerinde sektirmeden sadece 5 saniye tutabiliyorlardı. 5 saniyeden sonra topu sektirmeleri gerekiyordu. Top adını bilmediğim bir çocuktaydı.
Çocuk Felix'e topu attı ve Felix potaya, Tom'un olduğu yere koşmaya başladı. Gerçekten iyiydi ve önündeki tüm rakipleri de geçiyordu. Jackson onu engellemeye çalıştığında bir kaç saniye için topu eline almıştı ama Felix'e geri kaptırdı. Felix potaya gelmeye devam ederken tam topu atmışken Tom blok yapmış gibi onu engelledi.
Ama Felix sanki bunu yapacağını tahmin etmiş gibi hızla yönünü değiştirdi ve sağ taraftan topu potaya sokmayı başardı. Topu attıktan sonra takım arkadaşları yanına gelirken güldü ve hafifçe Tom'un omzuna çarparak geçti.
Evet, bence herkes Tom'un gözlerindeki alevi oturduğu yerden görebilirdi.
İkinci sayı için herkes tekrar yerini almışken Tom cidden olması gerektiğinden daha fazla öfkeli duruyordu. Hatta Stiles bile fark etmişti. Endişeyle arkamı döndüm, "O iyi mi?"
"Böyle bir şey için bu kadar sinirlenmezdi. Bilmiyorum..." diye mırıldandı. Yanımdaki Ambar'a baktım, omuz silkti. Önüme dönüp endişe ve merakla izlemeye devam ettim.
İkinci tur başladığında Tom olduğu yerde beklemeden hızla öne atıldı ve topu tutan Dylan'a ilerlemeye başladı. Dylan ona ilkte sırıtarak bakarken tam gözlerine bakınca, artık ne gördüyse, irkildi ve topun onda olduğunu unuttu. Tom hızla topu kaptı, yanından rüzgâr gibi geçti ve potaya ilerlemeye başladı.
Bu kadar hızlı nasıl gidiyordu hiçbir fikrim yoktu ama kitlenmiş bir şekilde izlemeye devam ettim.
Felix gergin bir şekilde Tom'un iyice yaklaşmasını beklerken öne çıktı ama Tom ayağına hızla -cidden öyle hızla yaptı ki ne yaptığını bile anlamadım- bir şey yaptı ve tökezlemesine neden olduktan sonra hızla potaya ilerlemeye devam etti. Felix öfkeyle doğrulup arkasından geldi ve topa uzanmışken Tom aniden topu Felix'in ayağının altından geçirdi ve yanından geçip topu potaya sokmak için sıçradı.
O an herkes kesinlikle ona kitlenmişti. Zıpladı ve elindeki topu potaya öyle bir soktu ki, top potaya girdikten sonra eliyle potaya baskı yaptı ve o an pota büyük bir gürültüyle kırılıp yerinen çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•THE NOGITSUNE•
Roman pour Adolescents•Eğer o gün o kolye düşmeseydi, o yarasa orada olmasaydı... Her şey farklı olabilir miydi? Aynalar, camlar, su ve yansımamı gösteren her şeyden bu kadar korkacağımı nereden bilebilirdim? Yardım edecek birisine ihtiyacım var, benim gibi olan birisine...