Hikaye pek tutmadığı ve yeni bir hikaye yazacağım için bu bölüm, hikayenin son bölümüdür.
"Ya matematik sınavı olmasam olmaz mı?"
"Zorundasın!" Ambarın cevabına ofladım ve mecburen sınıfa girdim.
Hoca matematik kağıdını verince resmen sıçtığımı anladım, cidden. Keşke en azından konulara baksaydım.
En fazla adımı yazsam 10 puan alırdım ben!
Etrafa baktım. Tek oturuyordum bu yüzden etrafa baktım. Biraz solumda oturan kızın kağıdına bakabilirdim. Kızın kağıdına baktığım sırada kızın titrediğini fark ettim. Belki o da stres olmuştur diye düşündüm.
Ancak kız bir anda sıradan düşüp yere yığılınca bunun stresten daha farklı olduğunu gördüm.
°•°•°
"Sidney! İyi misin tatlım?" Hoca baygın kız uyanınca hemen kolunu tutup onu sarstı. Sidney uyanıp başını salladığı sırada, hoca bileğini tuttu. O sırada biz de bileğindeki kızarıklığı fark ettik.
"Sidney, bunu daha önceden fark etmiş miydin?" diye sordu hoca. Sidney hayır anlamında başını sallayınca hoca ayağa kalkıp kapıya ilerledi,
"Tamam canım, hasta olmuşsun sadece. Ben doktorları çağırıp geliyorum." çıkmadan önce sınıfa döndü, "Uslu durun."
Hoca çıktığında Ambar endişeyle yanımıza geldi. Sidney bir köşeye sinmiş bileğine bakıyordu.
"Bu hastalık... Acaba bize bir şey yapar mı?" Stiles onu cevapladı,
"Hale'ı arayıp soralım." Tom bunun üzerine telefonunu çıkarıp olayı Hale'a anlattı. Mikrofona aldı ve Hale'ı dinlemeye başladık.
"Bu hastalık normal insanlara göre sorun barındırmıyor. Ama sizin için aynı şeyi söyleyemem, gücünüzden dolayı bu hastalık, eğer panzehir alınmazsa sizi öldürür."
"Peki ne yapacağız?" diye sordum endişeyle.
"Ben gelip spor salonuna panzehiri bırakıp giderim, fazlası dikkat çeker. Siz çaktırmadan spor salonuna inip panzehiri alın. Sınıfta elbet mikrobu çoktan kapmışsınızdır."
Onu onayladık ve telefonu kapattıktan sonra o an doktorlar geldi. Test yapacaklardı.
Hale mı söyledi bilmiyorum, ama gerçekten de hasta hissetmeye başlamıştım.
Test sırası bana geldiğinde gergin bir şekilde iğneye baktım. Bunu fark eden doktor güldü,
"Bende iğnelerden pek hoşlanmam. Ama merak etme, çok kısa sürecek."
Doktor nazik bir şekilde bir eliyle pamuğu tuttu, iğneyi o sırada tenime değdirdiği an elim çıt etti ve doktor sanki elektrik çarpmış gibi geri çekildi. Kaşlarını catip koluna bakarken arkasını döndü ve kapıya gitti.
Tabi ya!
Buna gücüm sebep olmuştu, iğne falan olamazdık.
Bunu gören Ambar konuştu hızlıca,
"Ben ve Tom da iğne olamayız. Hemen spor salonuna gitmemiz gerek! Stiles, senin gücün yok. Sen burada kal, biz bir şey olursa ararız."
Stiles başını sallayınca vakit kaybetmeden hemen sınıftan çıktık ve merdivenlere yöneldik.
Merdivenin son basamağında birden gözüm kararır gibi olunca zınk diye durdum. Gözlerimi kapattım. Tom yanıma geldi ve belimi tuttu,
"İyi misin?"
Gözlerimi açtım, "Sanırım daha hızlı olmamız gerekiyor."
°•°•°
İçeri girdiğimizde buranın tahmin ettiğimden daha büyük olduğunu fark ettim. Panzehiri bulmak biraz zaman alabilirdi. Hale getirmiş olmalı.
Etrafa bakarken her saniye gücümün daha da çekildiğini hissettim. Bu neydi böyle?
Ayakta durmayacağımı anlayınca yere oturdum. Ambar bana endişeyle bakarken Tom yanıma çöktü,
"Aurie, bana bak güzelim," eliyle alnıma dokundu. "Sen iyi değilsin. Titiriyorsun. Üşüdün mu?"
Başımı evet anlamında zar zor salladım. Bu sırada kolumdaki siyah izleri de fark etmiştim. Görmemek için Gözlerimi kapattım.
"Burası çok sıcak," diye mırıldandı Tom. Daha sonra üzerindeki sweati çıkarınca tişörtüyle kaldı. Sweati giydiğimde bile titriyordum. Kesinlikle hemen panzehire ihtiyacımız vardı.
Tom ayağa kalkacağı sırada hızla kolunu tuttum,
"Tom... Çok karanlık..." artık sesim bile çıkmıyordu.
Tomun sesini duydum, "Ambar, panzehiri bulman lazım!"
O an Ambarın korkuyla bağırdığını duydum.
"Tom ben... Ben göremiyorum! Hiçbir şey göremiyorum!"
Ben resmen geberirken Ambar da kör olmuştu.
"Tamam... Tamam. Stiles'ı arayacağım."
Tomun aralik gözlerimden ne yaptığını izlerken Tomun eli birden titredi ve telefonu düşürdü. Almak isteyince daha fena titredi,
"Ne oluyor?!" Yerdeki telefonu almadan ekrana titreyen parmaklarıyla Stiles'ı aradı,
"Stiles, hemen gelmen lazım. Kıpırdayamıyorum!"
°•°•°
"Çocuklar! Tom!" Stilesın sesini yankılanır gibi duyuyordum. Gözlerimi açamıyordum ama çok net duyuyordum. Komada gibiydim.
Stilesin bize baktığını, sonra hızla panzehir aradığını duydum. Uzun süre küfrederek etrafta koşuşturdu. Daha sonra sesini duydum.
"Buldum!"
O an bir kaç saniye sonra bir cam kırılma sesi geldi. Ardından burnuma tarif edemeyeceğim garip bir koku geldiğinde Stilesın panzehir dolu kavanozu parcaladığını anladım.
Bir kaç saniye sonra Gözlerimi açtığımda Stiles'ı karşımızda gördüm. Ambar sevinçle çığlık attı,
"Görüyorum! Görüyorum!"
Stiles bizim daha iyi olduğumuzu görünce rahat bir nefes aldı. Tom da ayağa kalabilmişti benim gibi. Hiçbir şeyim kalmamış gibiydi.
"Ben... çok iyi hissediyorum." Dedim gülerek. Stiles sırıttı,
"Rica ederim. Bir an geberdiğinizi sanmıştım."
Bu sırada kapı aniden açıldığında içeri baygın bir halde Gwen ve arkadaşlarının girmesini beklemiyorduk,
"Panzehir... Panzehir nerede?!"
Hasiktir...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
•THE NOGITSUNE•
Teen Fiction•Eğer o gün o kolye düşmeseydi, o yarasa orada olmasaydı... Her şey farklı olabilir miydi? Aynalar, camlar, su ve yansımamı gösteren her şeyden bu kadar korkacağımı nereden bilebilirdim? Yardım edecek birisine ihtiyacım var, benim gibi olan birisine...