En önde koridorda yürüyen Stiles, Ambar ve Tom'a yetişip Tom'un koluna girdim. "Sonunda gelebildin" diye homurdandı Ambar, ona gülerek karşılık verdim.
O iğrenç olaydan bir kaç hafta geçmişti, ve şunu söylemeliyim ki; neredeyse artık güçlerimizi kabullenmeyi hatta kullanmayı öğrenmiştik.
Ambar, kesinlikle bir insanın duyması imkansız olan şeyleri de duyabiliyordu ve hisleri çok güçlüydü, eğer bir şey olacaksa ya da olmuşsa hemen anlıyordu. Başlarda bundan korksa bile -doğal olarak- daha sonra alışmış hatta bu gücünü sevmişti.
Tom da artık kendini kontrol edebiliyordu. İsteği dışında gücü onu ele geçiremiyordu. Başlarda çok kötüydü ve sürekli olarak beynine baskı oluyordu, kendine engel olamıyordu. Ama artık bunları hepimiz gibi aşmıştı. Tabiki bizim gibi arada yine zorluk çekiyordu ama bunu da atlatacaktık.
Ben, kendi gücümden en başlarda her ne kadar nefret etsem bile, işime geldiğini anlayınca bu gereksiz nefretten vazgeçmiştim. Çok iyi duyabiliyor, aldığım yaralar çok hızlı kapanıyor, sezilerim güçleniyor, çok daha hızlı koşuyordum. İlk başlarda, kurta dönüşmekten çok korkuyordum. Ve aslında geçen dolunayda benzer şeyler yaşadım, dişlerimin sivrileşmesi gibi ve gözlerimin parlaması! En azından bunu da idare edebiliyordum.
Ayrıca Jackson'ın aslında bizim güçlerimizi kıskandığını da yeni öğrenmemiştik, bu yüzden Ambar ile ayrılmıştı ve Ambar kesinlikle ondan nefret ediyordu. Bizden uzaklaşmış, tamamen bağını koparmış ve tam bir aptal ezik ergenler gibi davranmaya başlamıştı. Çok da umrumuzda değildi, Ambar'ın hele hiç değildi zaten.
Ve Stiles... Onun durumu bizimkinden çok daha farklıydı ve ne olduğunu da bir türlü anlayamadığımız tek kişiydi. Bazen panik atak geçiriyordu, gözü bulanıklaşıyor ve beyninde seslerin olduğunu söylüyordu. Ona yardımcı olmaya çalışıyorduk ama daha ne olduğunu bilmiyorduk. Sanırım en kötü durumda olan da oydu, genelde gidip geliyordu bu durumu.
Yürümeye devam ederken sınıfa girdik sonunda. Hoca da biz geldiğimiz gibi hemen arkamızdan sınıfa girdi ve hızla oturduk.
Herkes kitapları açtı, hoca sanırım okutma yapacaktı.
"Evet sessiz olun çocuklar! Şimdi herkes 43. sayfayı açsın ve önce içinden okusun. Sonra da size okutacağım."
Sınıf sessizlik içinde sayfayı okumaya başladı. Hızlıca okuyup etrafa baktım, benim gibi çoğu kişi de okumayı bitirmişti.
Öndeki Stiles'a baktığımda stresli bir şekilde kalemin arkasına bastırdığını gördüm. Çok hızlı ve sert basıyordu. Tek bacağının sürekli titremesi stres olduğuna işaretti. Ama neden?
Endişeyle elimdeki kalemle hafifçe koluna vurdum, "Hey, sorun ne?" dediğimde hızla bana döndü. Yüzündeki dehşet ifadesini Ambar ve Tom da fark etmişti. Zaten fark etmemek imkansızdı. Elindeki kalemi bıraktı,
"Ben... Ben okuyamıyor ve yazamıyorum..."
Hepimiz ona şok içinde bakarken hocanın sesini duyduk, "Önünüze bakın." Şaşkınlıkla önüme dönerken Stiles'ın dediğini düşünüyordum. Ne demek okuyamıyor ve yazamıyordu? Nasıl olabilirdi? Acaba bunun ona olan şeyle bir ilgisi var mıydı? Endişeyle Ambar ve Tom'a bakarken hoca tekrar konuştu ve ona artık ya bı kes amına koyayım demek istedim.
"Evet! Bence herkes okumayı bitirdi çünkü fısıltılar duymaya başladım," çünkü kulağın var.
"Tamam, o zaman, şimdi kim sesli bir şekilde bu metni bize okumak ister?" Kimseden ses çıkmaması az kalsın gülmeme sebep olacaktı. "Kimse yok mu?" diye diretti hoca ama yine kimseden ses çıkmayınca hoca sinirle başını salladı,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•THE NOGITSUNE•
Ficção Adolescente•Eğer o gün o kolye düşmeseydi, o yarasa orada olmasaydı... Her şey farklı olabilir miydi? Aynalar, camlar, su ve yansımamı gösteren her şeyden bu kadar korkacağımı nereden bilebilirdim? Yardım edecek birisine ihtiyacım var, benim gibi olan birisine...