( Yazarın Anlatımı )
" Bu nasıl bir su ya," Jackson duşta suyun ayarını düzeltmeye çalışıyordu. Ama sanki bir terslik var gibiydi, su ya çok soğuk, ya da çok sıcak oluyordu ama bir türlü ılık olmuyordu. Ve artık duş almaktan vazgeçecekti.
Oflayarak suyu kapatmaya çalıştığında su akmaya devam etti, kaşlarını çattı ve daha sert bir şekilde musluğu kapatmayı denedi, ama olmadı. O an suyun rengi bir anda değişti, ve kapkara bir şekilde su dolmaya başlayınca Jackson bir an kâbus gördüğünü düşündü. Öyle gibiydi.
Şu iyice siyah olunca sanki içinden bir şey ayağına bakmış gibi bir acı hissetti ve bağırdı.
°•°•°
Stiles yiyecek makinesinden bir kaç atıştırmalık almak için elindeki parayı oraya attı. Sonra yiyecek numarası seçti ve cipsin düşmesini bekledi.
Cips tam düşecekken sinir bozucu bir şekilde takılı kaldı ve düşmedi.
"Yuh! Şaka mı bu?" Dedi Stiles sinirle ve makineyi sarstı düşmesi için. Düşmeyince daha sert sarstı ama bu da işe yaramayınca artık sinirle küfretti ve bir anda öyle bir sarstı ki dolap bile düşecek gibi oldu ama cips düşmedi. O an Stiles öfkeyle aniden cama vurduğunda can tuzla buz oldu. Ama garip bir şekilde eli kanamamıştı.
"Hass..." Biri gördü mü diye etrafa baktı, kimse yoktu. Ve artık makinenin camı da yoktu. Sessizce etrafına bakarken bir iç tane cips aldı ve orayı terk etti.
°•°•°
Tom biraz daha oteli gezdi. Çok büyük değildi ama bahçesi vardı. Kaç yıldızlı bir otelde bir fikri yoktu ama beş yıldızlı olmadığından emindi. Ayrıca garip bir vibe veriyordu insana, rahatsız eden.
Devam ederken küçük bir oda gördü, üstte yazan tabeladan burasının sahibinin odası olduğunu anladı ve kapıyı tıklatıp içeri girdi.
İçeride bir masada bir kadın oturuyordu, elinde bir şeyle örüyordu, üzerinde ince bir çarşaf vardı. Ayrıca yaşlıydı da diyebilirdi. Yüzündeki kırışıklardan bu belli oluyordu. Hem de fazlasıyla.
"Affedersiniz?" dedi yavaşça yaklaşarak. Kadın başını kaldırıp Tom'a baktı kısa bir süre, bu bakış onu rahatsız etmişti.
"Ne kadar da yakışıklı bir çocuksun, burada olman ne üzücü," dediğinde Tom kadının ne demek istediğini anlamamıştı. Etrafta rutubet kokusu vardı adeta.
"Ne demek istiyorsunuz?" dedi merakla. Kadın işini yapmaya devam ederken bir yandan da konuşuyordu,
"Buraya genelde misafirler gelmez, hem de bilerek gelmezler. Burası otel olarak tercih edilmez. Çünkü burada her şey olur, çocuk. Her şey olur, herkes her şeyi yapabilir." Kadın ürkütücü konuşmasına karşı 'her şey' kısmına yaptığı vurgu daha da ürkütücü yapıyordu burayı.
Tom alamaz bir şekilde bakınca kadın güldü, ama daha çok acı çekiyor gibi bir ses çıkmıştı,
"Burada kalmayı kimse sevmez çünkü onlara rüyalar veririm, kâbuslar, hayaller. Aslında ben vermem, buranın bir lanetidir aslında. Herşeyi yapabilirsin, çocuk. Burada günah diye bir şey yok."
O an bir acı çığlığı geldiğinde Tom yeterince gerilmişti. Burası kesinlikle normal bir yer değildi.
Sesten sonra kadın mırıldandı, "A, birisi daha özgürlüğe gitti. Kaç oldu bu? Unuttum!" Ve deli gibi gülmeye başladı. Ne burası ne de bu kadın normal değildi, Tom bundan emin olmuş bir şekilde hızla orayı terk etti ve odaya ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•THE NOGITSUNE•
Teen Fiction•Eğer o gün o kolye düşmeseydi, o yarasa orada olmasaydı... Her şey farklı olabilir miydi? Aynalar, camlar, su ve yansımamı gösteren her şeyden bu kadar korkacağımı nereden bilebilirdim? Yardım edecek birisine ihtiyacım var, benim gibi olan birisine...