BİRİNİ NASIL TANIRIZ?

99 4 0
                                    

İstenmeden yapılan iyilik, iyilik midir?
Bölüm Şarkısı: Yüzyüzeyken Konuşuruz- Sen Varsın Diye

Günler hızla ilerliyordu abimin dediğine göre yani abim yengeme, yengemde bana söylediğine göre salon tutulmuştu. Annem artık karşı çıkmaktan yorulsa da babama da sözünü geçirtememişti. Bu yüzden nikah için fotoğraf çekinmiş sonra da kimliğimi ve fotoğrafımı babama vermişti. Mayısın 17'si nikah için alınan tarihti. Nikah salonda kıyılacaktı. Ayın 16'sı kına, 17'si salon, 18'i mevlit ve gelin alma vardı. Aslında gelin alma ve mevlitin salondan hemen önce olması gerekiyordu ama babam 3 güne yaymıştı. Nisanın son haftası gelinlik almak için dışarı çıkacaktık. Özel dikim mi olsa diye düşündük ama sonra buralarda yaz daha gelmemişti ve kumaşlar ve dikimler uzun zaman alacaktı. Ben daha uzun bir zaman dilimi olur diye düşünmüştüm ama olmamıştı maalesef ki. Çok geçe kalmıştık ayrıca yaklaşık iki haftaya düğün vardı ve yetişmezdi.

İşin aslına gelecek olursak ortada düğün için her şey hazır olmak üzereydi ama ben kendimi hala gelin gibi hissetmiyordum. Sanki bunların hepsini başka birisi için hazırlıyor gibiydik. Ben mi evleniyordum yoksa Hatice yengemle Ayşe abla mı ondan da emin değildim. Arkadaşım Sema bile daha çok heyecanlıydı. Hatta nişana gelemediği için çok üzülmüştü düğüne kesin gelecek ve şahidim olacaktı dediğine göre ama. Ben daha evlendiğim gerçeği ile yüzleşmekten kaçıyordum. Çünkü abimle Feyyaz'ın arası giderek açılıyordu ve bu durum beni aşırı derece korkutuyordu. Ayrıca evlendiğimde ne olacaktı? Bana nasıl davranacaktı ya da davranacaklardı? Aşırı derece yoruyordu bu sorular beni. Aile yemeğinden beri birkaç kez aynı ortamda bulunmuştuk o da akşam yemeğine kalmıştı o kadar. Onda da kimse konuşmamıştı, ortam fazla gergindi. Sonrasında da zaten ben Selim'e bakmak için odama gönderilmiştim ve onlarda kahve içmiş ve gitmişti. Abim düğün sabahına kadar bizi görüştürmemeye kararlıydı -onun da işine geliyordu anlaşılan-. Şimdilik buna sesini çıkartmıyordu peki evlendikten sonra tam tersi olursa bu sefer o beni ailemle görüştürmezse ne olacaktı? Ne diyecektim ve nasıl savunacaktım abim ve annemin yaptıklarını? Düşünmek bile kafamı patlatıyordu bir de üstüne yaşarsam herhalde komalık olurdum.

Gelinlik almak için çıktığımızda da aynı nişanlık için alışverişe gittiğimiz gibi oldu gene amcamın eşi olan yengem ve annem vardı. Annem nişanda yaptığı gibi inat etmiş ve onun arabasına binmeyi reddetmişti. Nişan için gittiğimiz yere gittik yine içeride sadece çalışanlar vardı. Bu adamın bir yerleri kapattırma ve sadece ona hizmet etmelerini isteğini anlamıyordum. Bu sefer içeride bir sürü çeşit gelinlik vardı. Her türden diyebiliriz. Bir an gözüme hiç kapalı için bir şey olmadığını kaçtı ama bir şey demedim belki de sadece açıklar ile çalışıyorlardı. Ne de olsa daha önce hiç gelinlikçilerde ne tür gelinlikler var diye bakmamıştım. Birkaç modeli beğendik sonra teker teker denedim ama annem hepsine bir kulp buluyordu yok orası öyle yok burası böyle. Bir tanesi çok hoşuma gitti ama annem çok açık diye karşı çıktı. Tamam deneyince ben de çok açık olduğunu fark etmiş ve u dönüşü yapmıştım. Üst kısmı ince askılı ve ince dantel üstüne kelebek motifleri vardı. Kırık beyazdı ve alt kısmı çok fazla kabarık değildi. Nişanda giydiğim düşündüğümden daha ağırdı büyük ihtimalle taşlı olmasından kaynaklıydı, taşımak çok zor olmuştu şimdi aynı hatayı yapmak istemiyordum. Sonra annemlerle bir tane beğendik bu onların da hoşuna gitmişti.

Annem Arapça söylenmeyi ihmal etmiyordu tabi sebebi kesinlikle Feyyaz anlamadığı için rahatça konuşabiliyor oluşuydu hatta arada hakaret bile ediyordu. Beğendiğimiz diğer gelinlik de çok hoştu. Kare yakaydı ve kolları şifon balon koldu. Parlak bir beyazdı. Gelinliğin üst kısmı bir korse gibi beli tam sarıyordu sırt kısmı ise minik küçük düğmelerden oluşuyordu içimden annem Feyyaz'a karşı son oyununu oynuyor gibiydi ama neyse. Gelinliğin alt kısmı ise çok hafif bir şekilde kabarıktı ama tarlatanla değil kat kat şifon kumaştan oluşuyordu. Oldukça da hafifti. Şu an ayna da kendimi bir prenses gibi görüyordum. Annem gelinliği çok sade bulunca dükkânın sahibi üzerine inci eklemeyi önerdi. Küçük inci detayların hoş duracağını söylemişti aynı şekilde duvakta da küçük incileri olan uzun bir duvak seçmiştik. Duvak 2 metreydi ve ben 1.65'tim. Kesin kendi düğünümde duvağa basıp düşecek ve rezil olacaktım. Gelinlik hafif olmasına hafifti ama aynısını duvak için söyleyemeyecektim -ayrıca inciler eklenince aynı hafiflikte olacak mıydı bir de-. Üzerindeki inciler ince kumaşı aşağı çekiyordu bu da uzun süre bir insanın kafasında kalırsa boyun fıtığı yapabilirdi ya da benzer bir şey. En azından hoş duruyordu.

GÖRÜNMEZ KAFES (KDÇS-1) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin