"Neydi seni böylesine korkutan; Yaşamak mıydı? Ölmek miydi?"
17. BÖLÜM: SIRLAR
&
Yaşamak için artık hiçbir sebep aramıyordum. Yaşasamda yaşamasamda hiçbir şey değişmeyecekti. Zaten yaşarkende zevk alarak, gülerek veya eğlenerek yaşamıyordum.
Ben yaşıyordum ama ölü gibi yaşıyordum. Birisi de gelip bana sormuyordu.'Nasıl yaşıyorsun keyif alarak mı, acı çekerek mi?' diye. Yaşadıklarımı anca ben anlardım başka birisi anlamazdı yada anlamak istemezdi.
Nefes alırken bile acı çekiyordum. Nefes aldıkça odadan makine sesleri çıkıyordu. "Ne zaman uyanacak?" diyen sert bir ses duydum. "Birazdan uyanır." dedi başka birisi.
Gözlerimin üstünde sanki tonlarca ağırlık varmış gibi ağrıyordu. Gözlerimi açmak için kırpıştırdım ve yavaş yavaş gözlerimi araladım. Gözlerimi açtığımda karşılaştığım tek manzara krem renginde bir tavandı.
"Sonunda uyandın." Gelen sesle başımı yavaşça sağa doğru çevirdim. Siyah tekli koltuğun üstünde sol bacağı sağ bacağının üstüne atmış bir vaziyette oturuyordu. Koltuktan kalkarak yanıma doğru geldi.
"İyi misin?" diyerek sordu. Gerçekten nasıldım? İyi miydim yoksa kötü müydüm?
Bunun cevabını ben de bilmiyordum. Artık iyiyim demekten gerçekte nasıl olduğumu unuttum. Ağzımdaki maskeyi çıkartacakken eliyle elimi tutarak engel oldu. "Biraz daha kalsın. Uzun süre nefessiz kaldın." dediğini umursamayarak elini ittirdim.
Maskeyi hafif indirerek nefes aldım. Makineye bağlı kalmak istemiyordum. Eğer bir daha öyle durumda kalırsam yanımda makine olmayabilir aynı şuan da tek başıma burda olduğum gibi.
"İyi misin?" dedi tekrardan. Gözlerimi yumdum bir süre. Kendime sordum iyi miyim diye. Nasıl iyi olabilirdim ki ölmek üzereydim. Acı çektim onca şeyden sonra iyi olmak mümkün değildi.
"Lafta iyiyim ama gerçekte iyi değilim." diyerek uzun bir nefes çektim ciğerlerime. "Seni anlıyorum." dedi yanımdaki sandalyeye kendini bırakarak. Beni anlayamazdı kimse anlamazdı.
"Beni anlayamazsın, bir tek sen de değil hiçbir kimse anlamaz benim ne yaşadığımı, çektiğim acıları, ağladığım zamanları. Gülüyorum ama içim acıyor. Görenler diyor ki ne kadar mutlu ama içimi bir bilseler, içimi görseler o zaman anlarlar." dedim karşımdaki boş duvara bakarken.
"Merak etme bu acı yakında bitecek." dedi net bir tavırla. Anlamayarak ona baktım. "Nasıl bitecekmiş?" dedim. Ayağa kalkarak yan tarafımdaki komidinin üstündeki sürahiden bardağa su doldurdu. Elindeki bardağı göstererek, "Su içmek ister misin?" dedi. Başımı sağ sola çevirerek reddettim.
Suyu tek yudumda bitirerek bardağı komidinin üstüne koydu. "Benim duyduğum kokuyu sen de duyuyor musun?"
Anlamayarak ona baktım. "Ne kokusu?"
"Ölüm kokusu."
"Ölümün kokusu duyulur muymuş?" dedim acı içinde gülümseyerek. Ne demek istediğini anlamıştım. Bu acı yakında bitecek derken benim ölmemi kastediyordu. Ben ölünce bütün acı sona erecekti. Sol gözümden yaş akarken gülümseyerek ona bakıyordum. Bu gülümseme acı dolu bir gülümsemeydi. Kapıdan gelen sesle kapıya doğru baktım.
"Uyanmışsın." dedi içeri girip kapıyı kapatırken. "Evet uyandım tabii oğlun beni yine öldürme girişiminde bulunmazsa." dedim imayla. Kafasını kaldırıp gözlerime baktı. "Bir daha asla olmayacak!" İnanmak istiyordum ama yine de korkuyordum. "Umarım." dedim mırıldanarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APEX
Teen Fiction(NOT: KİTABIN BİRİNCİ SERİSİ BİTTİKTEN SONRA, KİTAP KÖKLÜ BİR DÜZENLENMEYE ALINACAKTIR!! TAVSİYEM DÜZENLENMİŞ HALİ İLE OKUMANIZ! ESKİ ADI UMUT IŞIĞI) "Ne yapıyorsun sen ya?" dedim bağırarak. Yüzüme doğru eğildiğinde, "Asıl sen ne yapıyorsun bornoz i...