“İnsanlar her şeyi yapabilir veya başarabilirler; başaramadıkları ve yapamadıkları tek bir şey var oda geçen zamanı durduramamak.”
18. BÖLÜM: 8 HAZİRAN
&
Zaman... Bir bakıyorsunuz saatler geçmek bilmiyor, bir daha bakıyorsunuz ki zaman su gibi akıp gitmiş. Zaman öyle bir şey ki aynı anda bir insanı çok mutlu eder, aynı zamanda ise bir insanın hayatını mahveder. İnsanın satın alamayacağı tek şey zamandır.
Aynı şuanda Alanur'un yaşamak için zamanla yarıştığı gibi. Çok fazla kan kaybetmişti ve uzun süre yarasına müdahale edilmeden saatlerce o pis yerde yatarak beklemişti.
Batın onu yerde vurulmuş bir vaziyette görmeyi bırakın, aklından bile geçirmemişti. O an Alanur'un orda olmamasını diledi. O günün tarihi ve saati hiçbir zaman unutulmayacaktı.
Kasıklarından vurulduğunu görmek daha da sarsmıştı. Kardeşiyle böyle karşılaşmak istemezdi. Kardeşine süpriz yaparak karşısına çıkacaktı ama kader buna engel olmuştu.
Alanur'un kendisinden bir şey istediğini duyduğunda o vaziyette sevinmişti. Ama kendisini kefenle değilde üniformayla gömmesini istemesi onu derinden sarsmıştı. Kim isterdi ki böyle bir isteği.
Alanur'un Batınla olan son konuşmasından sonra nabzı durmuştu. Başcavuş olan Atakan durumu fark edip kalp masajı yapmıştı. Tam üç kere kalp masajı yapılmıştı. Kalbi artık bir daha dayanmayabilirdi.
Gelen ambulans uçağına bindirilip acil müdahale edilmişti. Sınıra yakın hastaneye inmişti uçak. Alanur sedyeyle uçaktan indirilirken Agah Bey ve ailesi bunu görmeyi beklemiyordu. Leyla Hanım bunu bile kaldıramadan bayılmıştı. Şuan ise serumla uyutuluyordu. Herkes ameliyatın önünde durmuş iyi bir haber bekliyorlardı.
Batın ise elleri kanlı bir şekilde ameliyat kapısının önüne çökmüş bir vaziyette oturuyordu. Gözlerinden akan bir damla yaşı dair fark etmemişti. Kardeşinin durumu çok kritikti ve bunu çok iyi biliyordu.
Ama buradakilerin hiçbirine açıklayamazdı. Alanur'u acı içinde kıvranarak görmüştü. Agah Bey ise aynı durumdaydı duvarın dibine çökmüş başını ellerinin arasına almıştı. Kimseyi sakinleştirecek durumda değildi.
Abileri ise Batın'ın elindeki kurumuş kana bakıyorlardı. Maran durumu hocasına anlatmak için yanlarından ayrılmıştı. Arın daha fazla dayanamayarak Batın'ın yanına gitti. "Durumu çok kötü değil mi?" Herkes kurşun yemiş gibi sarsılmıştı.
Alanur'un durumunun kriktik olduklarını biliyorlardı fakat bunu duymak onların gözünü açmıştı. Batın yanına gelen Arın'a bakmadan konuştu. "Seni kandırmayacağım durumu çok kritik. Uçakta kalbi üç kere durdu ve uzun bir süre kan kaybetti. Üstelik kurşunlar kasıklarında."
Arın duyduğu kelimeyle tekrar konuştu. "Kurşunlar derken?" dedi korkuyla. "Tek bir kurşun sıkmamış iki kurşun sıkmış. İlkkurşun, ikinci giren kurşunun etkisiyle daha da derine girmiş." Bunları konuşmak kendisi için çok zordu.
"Bunların hepsinin tek sorumlusu o adam." dedi kin ne nefretle. Batın anlamayarak ona baktı. "Hangi adam?" Arın uzun bir süre abisine baktı. Gerçekleri söylemek istiyordu ama dedesi Hasan bu durumu kimseye söylememesi için uyarmıştı. "O adam yani Alanur'a zarar veren."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APEX
Teen Fiction(NOT: KİTABIN BİRİNCİ SERİSİ BİTTİKTEN SONRA, KİTAP KÖKLÜ BİR DÜZENLENMEYE ALINACAKTIR!! TAVSİYEM DÜZENLENMİŞ HALİ İLE OKUMANIZ! ESKİ ADI UMUT IŞIĞI) "Ne yapıyorsun sen ya?" dedim bağırarak. Yüzüme doğru eğildiğinde, "Asıl sen ne yapıyorsun bornoz i...