“Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?”Victor Hugo
28. BÖLÜM: BİR DUDAK ARASINDA NEFES
&
Onu unutmaya çalıştıkça sürekli onunla ilgili bir konu karşıma çıkıyordu. Ben artık onun adını ve onunla ilgili olan konuları kesinlikle duymak istemiyordum. Onun ismini duyunca dolan gözlerime ne yapmalıyım bilmiyorum ama onun ismini duyunca dolan gözlerim bana ihanet ediyordu. Gerçek anlamda benim kalbimi yaralayıp parçalara ayırmıştı. O gün tam anlamıyla öleceğimi hissettiğim an son nefesimde dahi yanımda olup ellerimi tutsun ve beni hiç bırakmasın istemiştim.
Kendisini benden saklamıştı ve ben yine de onu ilk kez görmeme rağmen o abi sıcaklığını onda hissetmiştim. Bana o depoda sarıldığında kendimi gerçek anlamda değerli hissetmiştim ama o...
Ama o beni terk ederek kalbimdeki yerine karşılık vermişti. Ben yerde yatarken gözleri dolu bir şekilde bakmıştı. O an dili değil gözleri konuşmuştu. Gitme kal, beni bırakma der gibi bakmıştı gözleri. Onlarda mı yalandı abi?
Yoksa gözlerindeki duyguları ben mi yanlış yorumlamıştım. Madem beni kardeşi olarak istemiyordu depoda ne diye öyle davranmıştı? Neden abi, neden? Bilmeden sana yanlış bir şey mi yaptım, senin hakkında kötü mü konuştum, ne yaptım? Bunlardan hangisi yaptım! Başımı yukarıya kaldırarak gökyüzüne neden diye haykırmak istiyordum. Bu şehirde benim çığlıklarımı duysun istiyordum.
Duran araba ile boş boş dışarıda gezinen bakışlarımı ona değdirmeden arabanın kapısını açarak indim. Sağ yüzük parmağım sargılıydı. Oradan direk ayrıldığım gibi revire gitmiştim ve arkamdan Yağız da gelmişti her zamanki gibi. Hiçbir şey demeden apartmanın kapısını açarak bana yol verdiğinde içeriye girdim. Merdivenlerden çıkmam için beklemesi ile önüne geçerek basamaklara doğru yürüdüm. İçimden ne konuşmak geliyor ne de bir şey yapmak. Sadece boş boş duvara bakmak ve her şeyi açıklığa kavuşturmayı istiyordum ama malesef ki bu mümkün değil.
Kendi dairemin önüne geldiğimde durdum. Onunda son basamaktan çıkıp dikildiğini anlamıştım. "Parmağın hâlâ acıyor mu?" Bu bencilce gelebilirdi ama iyi olup olmadığımı sormasın istedim. Benimle ilgili olan şeylerde bugün çok kez aklıma o geliyordu ve ben hâlâ onun beni bırakıp gitmesini kabullenememiştim.
Kendimi zorlayarak dudaklarımı araladığımda cevap verdim. "Şimdilik iyi." dedim düz bir sesle. "Anladım, eğer elin ağrımaya devam ederse bana söyle. Ben seni arayıp soracağım iyi mi kötü mü diye." Neden bana onu hatırlatıyordu. Ben neden Batın'ı hatırlıyorum? Kendi sağlığım için bir süre de olsa onu unutmuştum. "Gerek yok yani aramana hiç gerek yok. Zamanını benimle boşa ayırma." İstemsizce sertçe söylediğim kelimelerin doğru olduğunu anlamayınca cümleyi değiştirmiştim. Kapıyı açtığımda arkama dönerek ona baktım. "Beni eve kadar getirdiğin için teşekkür ederim."
Gözlerine öylesine bakarken öylece bakmadığını anladım. Yapma der gibi bakıyordu. Bilmediği bir şey vardı ki ben zaten daha bir şey yapmamıştım. "Bir şey değil." dedi uzatmayarak ve arkasına dönerek ağır hareketler ile merdivenlerden inmeye başladı. Nereye gideceğini soracakken bunu sormaya haddim olmadığı aklıma geldi ve vazgeçtim. İçeriye girerek kapıyı ardımdan kapattığımda odama yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APEX
Teen Fiction(NOT: KİTABIN BİRİNCİ SERİSİ BİTTİKTEN SONRA, KİTAP KÖKLÜ BİR DÜZENLENMEYE ALINACAKTIR!! TAVSİYEM DÜZENLENMİŞ HALİ İLE OKUMANIZ! ESKİ ADI UMUT IŞIĞI) "Ne yapıyorsun sen ya?" dedim bağırarak. Yüzüme doğru eğildiğinde, "Asıl sen ne yapıyorsun bornoz i...