0'2

769 84 26
                                    

> Kim Taehyung

Jungkook...

Choi? O bir Jeon'du. Yüzbaşı Jeongguk'un oğlu Jeon Jungkook'tu. Başka bir soyismi yoktu onun.

Yüzbaşı ölmeden önce koskoca istihbarata bir vasiyet bırakmıştı. Yıllar önce öldüğü söylenen oğlunun bulunmasını istiyordu. Onun ölmediğini biliyordu ve bu doğruydu da. Gençliğinin tıpkısı bir oğlu vardı. Şuan 22 yaşındaydı ve iğrenç bir hayatla boğuşuyordu. Onu anlayamazdım ama bunları aşabilmesi için destek çıkabilirdim.

Saat gece 3 olmasına rağmen balkonda kaçıncı olduğunu bilmediğim sigaramı içiyordum. Cebimdeki telefonumu çıkarıp yüzbaşının eşini aradım. O da benim gibi uykusuzluk problemi çekiyordu. Telefon kısa bir süre çaldıktan sonra açıldı.

"Bayan Jeon, nasılsınız?"

"Biraz yorgunum Taehyung. Sen nasılsın?"

"İyiyim. Ben sizi önemli bir konu için aramıştım da"

"Ne oldu? Vasiyet hakkında mı?"

"Evet. Oğlunuzu buldum. Şuan benim evimde fakat belli bir zaman ona gerçekleri anlatamayacağım. Yarın evinize gelip size her şeyi açıklarım."

"Taehyung o iyi değil mi?"

"Evet. Ama bir süre psikolojik tedavi görmesi gerekiyor."

"Neden? Neyi var?"

Sesi titriyordu. Belki mutluluktan ağlıyordu, belki de yıllarını kaybettiği için.

"Haptofobisi var. İnsanların ona dokunmasından ve birine dokunmaktan korkuyor."

"Ahhh minik bebeğim..."

Daha da kırgın geliyordu sesi. Tahmin edebiliyordu ne olduğunu. O da oğluna acımıştı.

"Onu getirmemi ister misiniz? Fakat bu aile muhabbetini bilmeyecek."

"Olur."

"İyi geceler Bayan Jeon."

"Sana da oğlum."

Telefonu kapadığımda sigaramı dudaklarıma götürdüm. Odanın kapısının gıcırdamasını duyduğumda bakışlarım oraya döndü. Jungkook altındaki eşofmanı çıkarmış, ona uzun gelen sweatimle gözlerini ovuşturarak yanıma geliyordu. Uykulu olduğu için ne yaptığını anlayamıyordu bile. Ayağa kalkıp ona yaklaştım.

"Neden uyandın?"

"Bilmiyorum ki." dedi esnerken. Kollarını yukarı kaldırarak esnediğinde altında kalan boxer gözler önüne serilmişti adeta.

"Hyung?"

Bana bakarken söylediği şeyle gözlerim yüzüne çıktı. Savsak adımlarla bana yaklaşıp belime sarıldı. Çenesi göğsüme gelirken uykulu gözlerini yüzüme dikti.

"Biliyor musun seni birkaç saattir tanıyorum ama sana güvenmemi sağlamıştın. Neden ses kayıt cihazı kullanıyorsun ki? Yoksa sen kötü biri misin?"

Siktir! Ses kayıt cihazını nasıl görmüştü bu. Ben yokken etrafı incelemediğinden de emindim. Evdeki tüm gizli kameraları izlemiştim.

"Sen nasıl gördün onu?"

Kollarını belimden ayırmadan mırıldandı. Ayakta uyumuştu ve tahminen sabah kalktığında bunları hatırlamayacaktı bile.

Kucağıma alıp tekrar yatağına götürdüm. O benim odamda yatıyordu ben ise salondaki koltukta. Jisoo'nun odasına girmek istemiyordum çünkü fazla peluş doluydu ve rahatsız edici derecede parlayan ledleri vardı.

love impulses | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin