Bulaşık makinesindeki temiz bardakları dolaptaki yerlerine yerleştirdim. Aynı şeyleri tabaklar ve çatal-bıçaklara da yaptıktan sonra kirlileri dizip kapağını kapattım. İlayda süslü süslü hazırlanıp kokoş çantasıyla dışarı çıkarken öfkelendiğimi hissetmiştim. Ben burada iş yapıyordum o ise geziyordu. İşten kaytarmanın bir yolunu hep buluyor, nasıl oluyorsa annem de hep ona hak veriyordu. Madem o geziyordu, öyleyse ben de sayılı tatil günlerimde gezecektim. Düşmandı, bilmem neydi diye eve tıkılacak değildim. Kaldı ki İlayda da tıkılmıyordu, çok istiyorlarsa düşmanlar onu kaçırabilirdi. Ya da vazgeçtim; kaçırmasınlar. Bu kadar işi yapmam yetmezmiş gibi bir de onu kurtarmak zorunda kalırdım; annem kesin onu da bana yaptırırdı. Hışımla odama gidip üstüme beyaz bir tişört geçirdim. Slim fit mom jean'imi altıma çekip altın rengi küpelerle ve takılarla kendimi süsledim. Yaz günü ağır makyajı çok sevmediğimden yüzüme hafif bir şeyler sürüştürüp saçlarıma internetten öğrendiğim basit, dağınık bir topuz yaptım. Güneş gözlüklerimi takıp beyaz sporlarımı giyerek dışarı çıktım. Annem nereye diye sorduğunda gezmeye demiştim ama nereye gideceğimi ben de bilmiyordum. Sadece öylece yürümek istiyordum. Bunun için evin yakınlarındaki sahili kullanabilirdim. Düşündüğüm şeyi yapıp sahil kenarına indim. Hafta içi miydi, hafta sonu muydu, haberim yoktu. Çalışmadığım için günleri takip etmemiştim ama orasının gerçekten kalabalık olduğunu söyleyebilirdim. İnsanlar bu sıcakta mangal yapmak için sahilin çimenlik kısımlarına yayılmışlardı. Beyaz atletli adamlar bir yandan mangalla uğraşıyor bir yandan da pişmiş mi diye olsa gerek mangal başında etlerin makul bir kısmını yiyorlardı. Kadınlar çocuklarını gezdiriyor, ellerine pamuk şeker veriyorlardı; bazıları da onları parkta oynatıyorlardı. Gürültülü bir ortamdı ama denize bakıp düşünmeye başladığımda sanki tüm o hengame sesleri kısılmaya başlamıştı. Serkan dün gece bana korunduğuma göre onun için önemli biri olduğumun kanıtlandığını söylemişti. Başlarda bunu düşmanlarının ağzıyla söylediğini zannetmiştim ama aslında düşününce... Beni bir yandan gerçekten de koruyordu. Arkamdan Sinan'ın geldiğini görmüştüm, biliyordum. Öyleyse beni koruduğuna göre zarar görmemi istemiyordu, belli ki onun için gerçekten önemliydim. Belki de vicdan azabı... Yaptıkları vicdan azabından kaynaklı da olabilirdi. Bana yaşattığı çeşitli travmalar sonrası vicdan azabı duyuyordu ve kendisi yüzünden başıma bir kötülüğün daha gelmesini istemiyordu. Evet, bu daha mantıklıydı yoksa ona dün gece sorduğumda bilmiyorum, demezdi. Bir şey hissetseydi söylerdi ama... Ama bir de şiir okuması vardı. Romeo'nun Juliet'e okuduğu şeyi okuması... Bu benim çevremdeki bazı arkadaşlarıma saçma geliyordu. Bir erkeğin şiir okumasını romantik değil, saçma buluyorlardı. Onlara göre erkekler evlendikten sonra ne yiyeceğiz diye soran yaratıklara dönüştüğünden, bazı kadınlara göre bu komikti. Belki biri bana da gelip sana şiir yazdım diyerek saçma bir şiir okusaydı, komik gelebilirdi ama Serkan bunu o şekilde yapmamıştı. Şiiri doğru yerde doğru zamanda kullanmıştı ve şiir yazıp okusaydı da o yaptığı için komik değil romantik olurdu. Çünkü ses tonu bu işi çok güzel yapıyordu. Eminim aynı tonu kullanarak şarkı da söyleyebilirdi. Hâlâ böyle düşünen insanlar varsa bu şiiri Serkan'dan bizzat dinlemeliydi. Ya da kimse dinlemesin, bir tek ben dinleyeyim. Onun sesini bir tek ben duyayım. Ela gözlerini bir tek ben göreyim, benim olsun. Onunla uyuyup onunla uyanayım. Gözlerimi yumdum ve zihnimde bir ses yankılandı, bu ses bana aitti. Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir. Aşka en uzak cümle, senden nefret ediyorum değil, bilmek istemiyorumdur. Gözlerimi aniden açıp düşündüğüm şeyden uzaklaşmaya çalıştım. Bunu yapmaya çalışırken paniklemiştim. Derin bir nefes alıp yutkundum, sanırım kendimi Serkan'a kaptırmaya başlıyordum. Dün gece Serkan'dan bir sinyal alsaydım bu konuda rahat olabilirdim ama şimdi sadece tedirgin hissediyordum. Duygularımı bu kadar anlaşılır, gözle görülür, elle tutulur ve hissedilebilir hale getirmemeliydim. Biz arkadaştık ve öyle kalmalıydık. Arkamdan adımın çağrılmasıyla oraya dönüp düşüncelerimden kısa bir süre bile olsa kurtulabilme ihtimaline sarıldım.
![](https://img.wattpad.com/cover/357381703-288-k483768.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVENTURİN
Fiksi UmumTemiz ve berrak bir geceydi. Yıldızlar kendi arasında sanki hangimiz daha parlak diye aralarında yarışıyorlardı. Şehirden bu kadar ışık yansırken yıldızlar nasıl bu kadar güzel görünebiliyordu? Hayat vardı, umut vardı, insanlar mutlu olmak için bir...