mrb mrb, iki şey söyleyip kaçıcam
birincisi, chan'a sinirlenmeniz çok normal ama onun neden böyle davrandığını anlayabilirsiniz bence, ailesi olarak gördüğü tek bir kişiyi kaybetti ve onun bakış açısından da onu çatıdan iten changbin'di, changbin'in o çatıda 'kavga ediyorduk' dediği yere takılın lütfen
ikincisi, eminim siz de arkadaşlarınıza iltifat ediyorsunuz, aşka geliyorsunuzdur, yani arkadaşlarınızı övmek onlardan hoşlandığınızı göstermez, felix'in seungmin'i övmesi de aynı şekilde, felix git gel yapmıyor yani
***
Chan ile ayrılarak kendi fakültesine ilerledi Hyunjin, derse geç kalmamak için uzun asansör sırasını beklemek yerine direkt merdivenlere yönelmiş ve katları çıkmaya başlamıştı. Köşeyi dönmesi ile beraber inecek kişi ile çarpıştığında ikisi de sızlanarak geri çekilmişti.
Buz gibi kahve ile üşüdüğünü hissederken üstüne baktı Hyunjin, "Hasiktir ya," diye söylendiğinde Felix dudaklarını birbirine bastırdı. Ona baktı. "Bizim de mi düşmanlık sıramız başladı, yüzüme çalışmasan olur mu?"
"Felix..." dedi Hyunjin kendi üstündeki sweati tutup gövdesinden uzaklaştırarak. Hafif göz devirerek söylemişti bunu.
Malum arkadaş grupları sayesinde Felix'i tanıyordu, fakülteninde en dikkat çeken öğrencilerinden biriydi haliyle bir zamanlar onun da ilgisini çekmişti ama bir harekette bulunmamıştı Hyunjin.
İlk diyaloglarına karşı Felix "Ne?" dedi. "Gerçekler bunlar."
"İlgilenmiyorum gerçeklerle o zaman." dedi Hyunjin, çıkardığı ıslak mendille sweati temizlemeye çalışsa da daha da kötü etmişti. Felix esnedi. "Sen lavaboya geç, ben sana kıyafet getireceğim."
Geri tekrar dersliklerin olduğu koridora girmiş, Hyunjin arkasından ilerlemişti. Kendi dolabının şifresini girdikten sonra içindeki gömleği çıkardı Felix, genelde fakültede önlükle dolaştıklarından dolabında kıyafet oluyordu her türlü.
Lavaboda tezgaha yaslanmış, kollarını göğsünde birleştiren Hyunjin saniyeler sonra açılan kapıyla oraya baktı. Felix elindeki gömleği uzattı. "Az biraz buruşmuş ama temiz. Sen giy bunu, sonra Chan'a ver o zaten kavga ettikleri sırada Changbin'in kafasına fırlatır."
Elini kaldırırdı. "Sorry tekrardan."
Lavabodan çıktığında arkasından kaşlarını çattı Hyunjin, üstündeki sweati çıkarıp gömleği giyerek düğmelerini iliklemiş ardından da koşar adım derse gitmişti.
Dersten sonra bahçede bir köşeye oturup sigara yakarken ileride Jeongin ile şımaran Felix'e gitti gözleri. Yani, Felix'in onun dikkatini çekmesini anlayabiliyordu çünkü güzel bir çocuktu, herkesin ilgisini çektiği gibi onun da çekmişti ama karakterleri ve iki arkadaş grubu arası olaylar yüzünden Hyunjin kimseye bahsetmemiş, adım da atmamıştı.
Konuşma da olsa etkileşimleri yüzünden gözleri ona giderken "Pişt, yakışıklı!" diyen sesle direkt kafasını çevirdi, Jisung zıplayarak kolunu omuzuna attı. "Naber?"
Onunla aralarının yavaştan eskisi gibi olmasıyla güldü Hyunjin, Jisung kendi içinde bir şeyleri oturtmaya çalışıyor ve o yakın arladaşlık dönemlerine dönüyordu. Onun burnunu sıktı.
"İyidir yavru kuş, senden naber?" Göz kırptı. "Minho saldı mı seni?"
"Of, nerede ya? Aradı deli, diyor ki gel, senin kasların var çalışacağız. Aha geliyor, imdat."
Binadan çıkıp gözlerini kısarak etrafı tarayan Minho, Hyunjin'in arkasına saklanan Jisung'u buldu. Gülümsedi. "Yakaladım seni benim küçük ezikom. Buraya gel."