1.8

3.2K 595 241
                                    

Sahil kenarında oturmuş, tüm geçmişi düşünürken bu sefer gerçekten hayatı sorguluyordu Chan. Arkadaşlarıyla hep 'hayatı mı sorguluyorsun' diye dalga geçerdi ama şu an yaptığı şey bundan ibaretti.

Dalgaların hafif, kayalara çarpma sesi kulağına ulaşırken tekrar bir iç çekmişti ki arabadan sigara almaya giden Changbin tekrar yanına yerleşti. Paketi uzattı, Chan bir tane alırken Changbin kendisi için de çıkarmış, yakmıştı.

Bir süre kimse konuşmadı, Changbin onun konuşmayacağını bilerek bunu bozdu ve "Byul kendimi bildim bileli anlaşamazdı benimle," derdi. "Gerçek kardeş gibi hissettiğin anları say desem bir elimin parmağını geçmez bile."

Chan tek bacağını kendine çektiğinde o devam etti. "O benimle konuşmayınca ben de canım sıkılmasın diye derslere verdim kendimi. Byul okuldan geldiğinde bilgisayar karşısına geçerken ben hep ders çalışırdım, duyduğun o matematik ödülleri, yüzme alanında ödüller, hepsi bana ait."

"Neden izin verdin?"

"Başta haberim yoktu ki," dedi o da Chan'a bakarak. "Zamanla duymaya başladım insanlardan, sordum, neden dedim. Hani, neden beni anlatıyorsun arkadaşlarına. Ne olacak dedi, sanki öylesine bir şeymiş gibi. Sonra sınavlarda yanıma oturdu, kağıtları aldı."

Chan'ın aksine önüne döndü sigarasını içine
çekip. "Yalan yok, harbi sinirlendim, kavga ettim çok kez, dövdüm de o da bu sinirle beni düşman kardeş ilan etti. Tehdit etti sonra, ergenlik ya korktum başlarda. Son sınıfta daha da büyüyünce aklım başıma geldi, bu sefer anladı susmayacağımı. Kaçtı. Kaçtıkça üstüne gittim doğruları söylesin diye, asıl gerçekleri bir o bir ben biliyorduk. O hep kaçmayı tercih etti, son ana kadar."

Dahasını Changbin söylemedi, anlatmak istemedi daha doğrusu. Bu kadarı da yeterli diye düşünüyordu, Chan da zaten anlayarak bir şey dememişti. Sigarayı atıp elleriyle yüzünü ovuşturduğunda Changbin ona baktı.

"Sen bunun şokundan iki üç gün çıkamazsın, anlıyorum biliyor musun? Elimi tutup, kendini ittiğinde ben de tam olarak hayatımı sorguladım. On dokuz yılımı beraber geçirdiğim kardeşimin düşmanım olduğunu ilk defa o an anladım."

"Neden?"

"Mantıklı bir cevabı olsaydı böyle mi olurduk?"

Bu dediği ile birkaç saniye Changbin'in yüzüne baktı Chan, en son çaresizlik içinde bir nefes verip önüne döndü. "Çok zor," diye konuştu. Dolan gözleri ile beraber dudaklarını ısırdı. "Ezbere bildiğimi sanırdım onu, oysaki ezbere bildiğim senmişsin, o hiç varolmamış."

"Annenler biliyor mu?" diyerek bu sefer baktı ona Chan, Changbin kafa salladı. "Bu saatten sonra bilmelerinin anlamı yok. Byul ile hep iyi anlaşmamızı isterlerdi, ama yok, Byul beni düşman etti ben de ona istediğini verdim, düşman oldum."

"Çok yazık lan."

Chan kendi kendine konuştu, derin bir nefes verip bulduğu taşı denize attı. "Oğlum ailem yerine koydum ben onu, öl dese ölürdüm lan. Bana hiç değer vermemiş bile, insan değer verdiği birine böyle mi yapar?"

Changbin cevap vermedi, kendisi de yıllardır bu sorularla yüzleşmişti zaten. "Geçmişe dönsem," dedi Chan. "Yemin ederim geçmişe dönsem bu kez kendimi severim. Bu kez kendime değer veririm, Jisung'u ararım, Minho'yu ararım, Hyunjin'i ararım ama ondan kaçarım."

"Alışıyorsun." dedi Changbin ardından da elini kaldırıp omuzuna koydu. Chan'ın gözleri omuzundaki ele giderken Changbin ona baktı. "Alışıyorsun Chan, ne olursa olsun, başına ne gelmiş olursa olsun alışıyorsun. En azından şu an hayatında olan üçlü çok rahat kapatır oğlum onu."

yes, and? binchan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin