Arkadaşları geleceğinden Changbin kalkıp atıştırmalık olarak bir şeyler var mı diye mutfağa gitmişti. Salonda oyun oynayan Chan, Changbin bir süre gelmeyince meraklanmış, oyunu kapatıp telefonu kenara atarak mutfağa ilerlemişti.
"Ne yaptın bu kadar?" Elini kirişe yaslayıp sırıttı. "Hayırdır? Yeni gelin misin sen?"
"Siktir oradan," deyip güldü Changbin. Sadece bulaşık makinesini boşaltıyordu kirli bulaşık çıkacağından dolayı. Chan onun bu cümlesinden dolayı kahkaha atarak içeri girmiş, Changbin'in elinden bardakları alıp yerleştirmişti.
"Bu arada," dedi Chan. "Aklıma geldi. Jae piçinin o gün laf attığı kişi kimdi?"
Changbin makinenin üst kısmını kapatıp alt kısmını çekti. "Felix," diye konuşup tabakları topladı. "İçlerinden biriyle takıldı bir ara sonra tekin tipler olmadıklarını anlayınca ayrılmak falan istedi de diyorum ya tekin tipler değiller. Çocuk sorunlu, kabul etmeyip peşinde dolanmaya devam edince olay çıkmış. Felix ona vurdu, o ona derken olay büyüdü, ben de gidip kavga ettim."
"Tanışmıyor muydunuz o zamanlar?"
"Yok, ilk seneydi ya. Benim olduğum sokakta tartışmaya başladılar, başta karışmayacaktım da üç kişi birden Felix'e yürüdüğünde sikip attım hepsini. O gün bugün kinliler bana."
Chan öğrendiği bilgi ile kaşlarını kaldırmış, anlatırken bile sinirlendiğini anlayınca Changbin'i güldürmek için "Manitaya bak be," demişti yanağından makas alarak. "Elinden de kimse kurtulmaz."
Boşluğuna geldiği için bir anda tabakları tezgaha bırakıp gülmeye başladı Changbin. "Ne yapıyorsun ya sen?" diye mutlu mutlu sorduğunda Chan gülmüş, Changbin sırıtıp uzanarak dudaklarını birleştirmişti.
Tek eli Chan'ın beline yerleştiği gibi onu tezgaha yaslarken Chan sırıtışını bastırıp kolunu onun boynuna sardı ve alıştığı temaslarla rahatça sevgilisine karşılık verdi. Hafiften sert öpüşmeleri gittikçe arttığında Chan beline sarılıp Changbin'i tamamen kendi bedenine yaslamış, dişlerini onun dolgun dudaklarına sürtmüştü Changbin.
Boynuna sardığı kolunu çekmeden yoğun hisle parmaklarını Changbin'in saçlarına götürüp hafifçe çekti Chan, uzun bir öpüşmenin sonunda küçük küçük öpücükler vererek ayrılmışlar "Sorma," demişti Changbin alayla. "Kimse kurtulamaz elimden, sen bile."
Chan gülerek onun omuzuna vurdu, beraber eğlenip makineyi boşaltmışlar, Changbin kapağı kapatırken de kapı çalmıştı. Chan direkt açmak için kapıya yöneldi, açtığı gibi de elinde torbalarla Seungmin ve Jisung'u bulmuştu.
"Hayırlı olsun beyler," diyerek eğlendiğinde Seungmin gülmüş, Jisung dil çıkararak içeri girmişti. Torbaları ellerinden aldı Chan onlar ayakkabılarını çıkarırken, Changbin yanlarına geldi.
"Oğlum ne gerek vardı?"
"Seungmin'e sor onu," dedi Jisung, kör düğüm attığı için onunla savaşıyordu. "Sekiz kişiye bakamazmışsın diye herkesi arayıp gelirken yiyecek getirmelerini istedi."
Changbin bu sefer gülüp "Düşünceli kardeşim ya," diyerek yanağından makas alarak içeri geçmiş, ayakkabılarını çıkaran Seungmin sevgilisine bakmıştı. "Ne oldu?"
"Of, sabah evden çıkarken kör düğüm attım öyle umursamadan ama açamıyorum şimdi. Konvers öyle lanet bir şey ki çıkmıyor ayağımdan."
Seungmin "Bekle," diyerek yere çöküp onun bağcığı ile uğraşmaya başladığında Jisung ilk defa yaşadığı bu garip ve nedensiz aşırı değerli hissettiren anla kocaman gülümserken onun romantizmini yanlarında duba gibi durup cips yiyen Chan bile bozamamıştı.