"Sonunda lan."
Chan kapıyı açtığında konuşmuştu, eşofmanları ile olan Hyunjin ve Felix ikisi de elleri ceplerinde içeri girmişler "Nereden geliyoruz biz, biliyor musun abla?" deyip laf atmıştı Felix.
Changbin'in evi okula yakın olsa da yurt oldukça ters kalıyordu, Felix elleri ceplerinde "Kraliçeniz geldi!" diyerek girerken arkasından giren Hyunjin de elindeki torbayı arkadaşının eline tutuşturmuş ve içeri girmişti.
Gördüğü görüntü ile güldü, Changbin ve Minho bağırarak oyun oynarken Jeongin bıkmış bir şekilde ikisini tekmeliyordu. Kolunu Jisung'un omuzuna atmış Seungmin de ara sıra dönüp oyun gidişatına yorum yapıyordu ama asıl odağı sevgilisiydi.
İçeri giren Felix ve Hyunjin ile birbirlerinin dudaklarından çekilirken Jisung onun yanağını okşayıp küçük bir öpücük daha bırakmış dudaklarına öyle çekilmişti.
Chan elinde cipsle kapıya dikildi. "Changbin bok gibi oynuyorsun bu arada."
"Sağ ol amına koyayım, desteklesene."
"La oğlum," deyip koltuğun tepesine, Changbin'in arkasına oturdu ve ekrana baktı. "Olmayan bir gidişatı nasıl destekleyebilirim?"
Bu söz üzerine Changbin'in ateş saçan gözleri onu bulmuş, bir yumruk sallarken bağırarak çekilmişti Chan. Önceden ona acıdığını göstermemek için hiçbir şey demezdi ama artık direkt vurdu mu bağırıyordu.
Seungmin'in gözleri Felix'i buldu, göz göze gelirlerken 'ne oldu' anlamında göz kırpmış, Felix omuz silkip geçiştirince de yavaşça Jisung'un yanından kalkmıştı. Felix'i de kendi ile beraber salondan çıkarıp Changbin'in odasına sürüklerken Felix ona dökülmüş, giden ikiliyi Hyunjin ve Jisung izlemişti.
Yaramaz bir gülüşle sırıtıp yerinden kalktı Jisung ve hızla Hyunjin'in yanına atlayıp kaşlarını kaldırdı. "Hâlâ mı Felix'ten hoşlanıyorsun?"
Şokla duraksadı Hyunjin, kolasını ağzından çekerken "Sen?" demiş, Jisung omuz silkmişti. "Anlamıştım çok önceden de görmemeyi tercih etmiştim, söyle bakayım, hâlâ mı?"
Bu sefer güldü Hyunjin. "Hâlâ," dedi. Bu cevabı ile Jisung çığlık atıp onun yanaklarını okşarken Hyunjin ile ikisi birbiriyle uğraşmış, geri dönen ikiliden Seungmin belinden bir torba gibi kaldırdığı sevgilisini karşı koltuğa taşımıştı.
"Yeter ya!" dedi Jeongin oflayarak. Önce Minho'nun ardından da Changbin'in eline vurarak konsolları düşürdü. "Topluca bir şey yapalım dedik, ikiniz oyun oynasın diye gelmedik buraya."
"Haklı la," diyerek Chan, Jeongin'e baktı. "Ama hâlâ sevmem seni haberin olsun."
"Ben de seni sevmiyorum zaten."
"Uno!" dedi Felix, yerinden kalkıp koşarak Changbin'in odasındaki unoları alarak geri dönmüş, yere oturmuştu. Önce ilk uno oynarlarken genel olarak hepsi bir el almıştı ama Chan ve Seungmin hepsinden daha fazlaydı.
Bu süreçte Jisung sıkılıp Seungmin'in dizine uzanarak tiktok izlemiş, Changbin de Chan'ın kartlarına bakıp durmuştu. Unodan sonra şarkı açtı Felix, elindeki teneke kutuyu mikrofon yapıp oynarken Jeongin ve Minho ona katılmıştı.
"Deli la bunlar," diyerek Changbin'in dizine uzandı Chan. Changbin onun saçları ile oynarken diğer yandan telefonu ile ilgilenmiş, "Soru cevap oynayalım," demişti Felix yerine oturup.
Minho iç çekti. "Götüme girecek gibi hissettim."
"Hayır bak," dedi Jeongin şokla, Felix'e döndü. "Lan bilmediğin ne var da soru cevap istiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yes, and? binchan ✓
Fanfiction"sana gelmemek için binlerce bahane ürettim ben." | enemies to lovers
