mrb
bu ficte türko dizilerinden alıntılar olacaktır (kroca alıntılar büyük bir ihtimalle çünkü binchan)
misal benim tuttuğum o eli başkası tutarsa kırarım gibi gibi***
Karşılıklı oturan ikiliden Changbin'i Jeongin, Chan'ı Minho tutarken kafedelerdi. Kavgayı büyümeden ayırmışlar, sonra da ilk defa sekizli oturmak üzere kafeye gelmişlerdi.
"Lan oğlum," dedi Changbin dudağının kenarından elini çekip. Chan'ın da burnuna peçete tıkamışlardı. "Beni sen öptün, sen öptün. Konuyu niye durup durup açıyorsun?"
"Unutamadıysa demek ki abla."
Bir anda gözler Felix'e dönerken Felix dudaklarını içe çekip ben bilmem dercesine ellerini kaldırdı ve hemen ardından da dudaklarını büzüp kahvesini yudumladı.
"Konuşmalar dursun diye." dedi Chan. Kaşlarını kaldırdı. "Hem ne dedim, o gün sana çakamamıştım, ödeştik."
Changbin küfür edip uzatacaktı ki aklına gelen şeyle işi piçliğe çevirmeye karar verdi ve sırıttı. Ayağa kalkıp Chan'a doğru ilerledikten sonra oturduğu için eğilip boylarını eşitledi ve Chan'ın burnuna vurarak göz kırptı.
"Sen beni öptüğün için ben de seni öpersem ödeşmiş olur muyuz?"
Duyduğu cümle Chan resmen şoka girerken "Lan siktir git!" diye bağırıp kafasını yana çevirmiş, Jisung ilk kahkaha patlatan olmuştu bu hallerine. Changbin, Chan'ın çenesini tutup kendisine doğru çevirdi ve bir daha göz kırptı. "Ne dersin?"
Ona baktı Chan, çenesini tutan eli yakaladı. "Kafa atarım derim." demiş ve Changbin'in elini itmişti. Keyiflenen Changbin yüzünü düşürmeden geri yerine oturdu, Jeongin'in uzattığı kahvesini içti.
Genel grup arasında herkes kendi ikili muhabbet ederken bu sessizliği Jisung bozmuş, "Ders!" demişti şokla ayağa kalkarak. Çantasını omuzuna attı. "Seungmin, ders!?"
İkisi kavga ile beraber unuttukları dersi hatırladıklarında "Hassiktir," dedi Seungmin, ayağa kalkıp çantasını tuttu. Jisung telefondan dersliğe bakarken ikisi koşar adımlarla kafeden çıkmışlar, merdivenleri çıkmaya başlamışlardı.
Minho ellerini pantolonunun cebine koydu. "Ben de gidiyor, eve geçiyor, zıbarıyor."
Tabletini kapatıp ayağa kalktı Hyunjin. "Ben de yukarı çıkacağım, asansöre kadar beraber gidelim."
"Oki." dedi Minho reddetmeden. İkisi toparlanırken Felix, Jeongin ile göz göze gelmiş, arkadaşının içten içe kudurduğunu ama onlara belli etmemeye çalıştığını anlayarak "Minho," demişti aniden.
Minho ona dönüp 'hayırdır' anlamında göz kırptığında Felix, masanın altından Jeongin'in ayağına sert bir tekme geçirdi. Jeongin, gözlerini büyütmüş şokla ve acıyla kendini sıktığında Felix gülümsedi.
"Jeongin düşerken ayağını incitti herhalde, yurda kadar eşlik etsene yolunuz denkse."
Tabii ki aynı otobüsü kullandıklarından biliyordu denk olduğunu, Felix'in Jeongin'in ayağına vurduğunu gören Hyunjin durumu anlayarak varla yok arası bir gülüş bıraktığında Minho "Hangi ara la," demişti.
Jeongin kaşlarını kaldırdı. "Düşerken işte, neyse, gerek yok." Felix'e baktı. "Ben giderim."
"Gel bırakayım seni."
"Neyle?"
Sırıttı Minho. "Otobüsle."
Chan güldüğünde Felix "Bence de," deyip Jeongin'i kaldırmış, Jeongin yalanları ortaya çıkmasın diye basamıyor gibi yapmıştı ama Felix öyle bir vurmuştu ki harbiden bileği sızlıyordu.