Chan'ın Seojun ile ödevi, Hyunjin ile Felix'in yavaştan başlayan flörtü ile bir buçuk haftayı bitirirlerken Chan proje için üstüne düşeni yapmış ve uzaklaşmıştı.
Hava güzel olduğu için bahçedeki oturma yerlerinden birine otururup cebinden çıkardığı telefonla Changbin ile mesajlaşırken bugün Changbin'in dersinin bittiği saatte Chan derse giriyordu. Bu yüzden mesajlaştıkları sırada Changbin de dersteydi.
O derse dönünce Chan da telefonunu cebine atmıştı ki "Pişt," deyip koşarak yanına oturdu Jisung ve kolunu omuzuna atarak sırıttı. "Naber yakışıklı? Tıraş güzel olmuş he."
Güldü Chan, "Teşekkürler canım," dedi keyifle. Saçları uzadığı için bu sabah kuaföre uğramış ve saçlarını kesip yanlardan aldırmıştı. "İyidir, senden naber?" dediğinde Jisung gülümsedi.
"Süper. Dönem ödevini erkenden bitirdim, o yüzden keyfim yerinde bayağı."
"Çok iyi lan." dedi Chan arkasına yaslanırken. Göz kırptı. "Seninki nerede?"
"Dersteydi, aha, geldi."
Zaten mesajlaştıkları için bahçeye çıkacak olan Seungmin'i gördüğü gibi elini kaldırıp sallamıştı Jisung. Onları gören Seungmin yanlarına ilerlemiş, "Günaydın," diyerek eğilerek Jisung'un çene hattına dudaklarını bastırmıştı.
"Günaydın."
"Günaydın, kahve aldım sana." deyip elindeki buzlu kahveyi uzattı Jisung direkt. "Uykum var diyordun, bir sonraki derse kadar uykunu açsın."
"Kahve uyku açmaz."
Aralarına aniden daldı Hyunjin, saçlarını kestirip boyatmasının yanı sıra birde kaşına piercing taktırmasıyla birkaç haftadır arkadaşlarının ve okulun da gündemindeydi.
"Sen konuşma doktor," dedi Jisung direkt, dil çıkardığında Hyunjin onun yanaklarını sıkıp bağırtmış, Seungmin "Yo, açıyor," diyerek kahvesini içmişti.
Gülerek doğruldu Hyunjin. "Sizinle uğraşmayacağım, şimdi gidip bir diğer uçtaki fakültemde akşama kadar derse gireceğim. Eğer ulaşamazsanız merak etmeyin, ölmüşümdür."
O gittiğinde Chan mırıldandı. "Bunun da işi zor ha."
"Zaten," dedi Jisung direkt. Hyunjin epey bir yürüyüp dersi orada olduğu için sağlık bilimleri fakültesine girmiş, gözleri istemsizce direkt Felix'i aramıştı. Genelde Felix kütüphanede değil de kafede ders çalışıyor oluyordu, kafeye girdiğinde de onu orada bulmuştu.
Bacaklarını kendine çekmiş, tabletine bir şeyler yazıp duruyordu. Hyunjin ona ilerlerken ondan önce bir başkası Felix'in yanına oturmuş, bir şeyler konuşmaya başlamışlardı.
Duraksamadan devam etti Hyunjin ardından da gürültüyle sandalyeyi çekip herkesin ona bakmasına sebep olarak sandalyeye yerleşti. Sert bakışları çocuğun üzerinde iken "Gördüğün üzere," demişti Felix.
"Seninle randevuya çıkamam. O yüzden..."
Git dercesine çocuğa baktığında çocuk boğazını temizledi, Hyunjin bu çocuğu tanıyordu. Birinci sınıflardan biriydi ama adını çıkaramamıştı. "Pekala," deyip kalkıp giden çocukla Felix ona bakmıştı.
"Gözlerindeki o bakışı yok et, yolladım."
"Bir şeyler hatırlıyorum da," dedi Hyunjin hâlâ giden çocuğa bakarken. Boynunu esnetti. "Neyse, naber?"
Felix güldü. "Arkamdan konuştuğunu mu? Yani, herkes konuşur sonra da bir şeyler denemek için yanıma gelir. Yalan demem. Ben buyum Hyunjin."
"Soğutamıyorsun Felix," dedi Hyunjin de onun üstüne giderek. Felix ittikçe o zorluyor, bir yerden sonra da kırıyordu kabuğunu. "Naber?"