Onun ağzından böylesine dürüst çıkan sözler Changbin'de öyle bir etki yapıyordu ki zaman durmuş ve algılamakta zorlanıyor gibiydi. Chan en sonunda derin bir nefes vererek başını eğdiğinde iç çekti Changbin.
"Gel buraya," dedi ve ardından da kolunun altına girdiği çocuğu evinin içine aldı. Ayağı ile kapıyı kapatmış, Chan'ın beline sıkıca sarılarak onu içeri ilerletmişti.
Sonunda bedenini koltuğa bıraktığında Chan ona bakıyordu. "Changbin," demesi ile Changbin "Dur," dedi. "Sonra konuşacağız. Önce çantanı çıkar."
Ona yardımcı olup çantasını çıkarmıştı, mutfağa ilerleyip bir bardak su alarak geri döndü. Uzattığı suya bakarken yutkundu Chan, yine de reddetmemiş ve Changbin'in yardımı ile içmişti suyu.
"Kim yaptı sana bunu?" deyip karşısına oturdu Changbin. Kaşlarını çattı. "Sen bu hale nasıl geldin?"
"Jae... Ah, Jaeler. Ona bir mi... Neydi... Kaçtım."
"Sana onlada bulaşma dedim değil mi Chan anasını satayım." Geri ayağa kalkıp dehşetle ona döndü. "Sana onlara bulaşma, mahvederler seni dedim piç herif! Niye sözümü dinlemiyorsun amına koyayım, bir kere de şu sözümü dinle."
Ona baktı Chan, Changbin ateş saçan gözlerle ona bakarken derin bir nefes vererek kafa salladı. "Tamam, bu sefer ben kaşındım." dediğinde "İş işten geçince pişman oluyorsun hep," dedi Changbin sinirle.
Bu sözü ikisini de duraksattığında Changbin yutkunmuş, kendine sessiz bir küfür etmişti. Kafa salladı Chan. "Haklısın," diyerek ayaklandığında kolundan yakaladı Changbin.
"Hayırdır? Nereye?" dedi. "Seni bu halde bırakacağımı sanıyorsan çık o hayal dünyandan."
"İstemiyorsun sandım."
"Dua et dövülmüşsün yoksa ben döverdim seni."
Kolundan tutarak onu banyoya ilerletti Changbin ve suyu açtı. "Duş al, ben sana kıyafet vereceğim. Kendi başına alabilirsin, değil mi?"
"Alırım." deyip sessizce kafa salladı Chan, Changbin kafa sallayıp kapıyı çekmiş, "Kıyafetleri odama bırakıyorum." deyip ona kıyafetle çıkarmıştı. Yatağın üstüne koyup derin bir nefes verdi ve kapalı banyo kapısına baktı.
"Sevmek mi istiyorum, öldürmek mi bilmiyorum."
İçeri geçip pencerelerden sokağı kontrol etmiş, bir şey olmadığını anlayınca perdeyi bırakıp geri içeri ilerlemişti. Felix'in bir zamanlar evine stokladığı ilk yardım malzemelerini çıkarıp salona bıraktı.
O, salondaki koltukta oturmuş Chan'ın sözlerini düşünürken duş alıp çıkan Chan, Changbin'in onun için bıraktığı kıyafetlere bakmış ve yavaşça üstüne geçirmişti. Tüm vücudu ağrıyor ve belli bölgeleri de acıyordu.
Parmakları yüzüne dokunduğu gibi acı hissi ile sızlanırken içeri geçti yavaşça, hafif çekingen adımları salonu bulduğunda "Gel," demişti Changbin o bu hissi atsın diye. "Pansuman yapayım."
Karşısına oturan Chan ile beraber pamuklu çubuk ve batikon çıkardı, tek bacağını altına alıp tamamen Chan'a dönmüş "Asla rahat durmuyorsun," demişti çubuğu dudağına değdirirken.
Sızlanarak geri çekildi Chan, istemsizce yüzü buruştuğunda "Nereye kadar böyle Chan?" demişti Changbin. "Nereye kadar birilerine bulaşacaksın oğlum, yapma."
"Olmuyor öyle işte."
Bantı dikkatlice kesip onun kaşının hemen altına yapıştırdı Changbin. Saniyelik olarak gözleri kesişince Chan gözlerini kaçırmış, Changbin iç çekip bantı parmağıyla okşayarak geri çekilmişti.