Art arda yumruklarını geçirdiği kum torbası kontrolsüzce sallanırken duyduğu adım sesleri ile nefes nefese torbadan ayrılmış sıktığı yumruklarını indirip kimin geldiğine bakmıştı Changbin.
Seungmin, elleri giydiği bol eşofmanının cebinde, üstünde de aynı renk bir sweat varken odaya girmişti. İkisi yurtta yaşamadıkları için haber dahi vermeden birbirlerinin evine gelebiliyorlardı, aynı bu saatte olduğu gibi.
"Gecenin on ikisinde bana gelecek ne yaşadın?" dedi Changbin, geri geri adımlayıp su içtiği zaman Seungmin onun yatağının üstüne oturdu. "Sen gece gece delirecek gibi kum torbası ile dövüşmek için ne yaşadıysan ondan."
Ellerini ceplerinden çekip birleştirdi ve hafifçe öne eğildi. "Daraldım, yürüyüş yapayım soğuk hava iyi gelir dedim baktım evinin önündeyim." Göz kırptı. "Hayırdır?"
Changbin onun işaret ettiği torbaya bakmış, derin bir nefes vermiş ve "Duş alıp geleyim, konuşuruz." demişti. "Sen de kendine bir şeyler al mutfaktan, gelirim."
"Ok-kay." diyerek yerinden kalktı Seungmin, arkadaşı duşa girerken o da aşağı kata inip mutfağa geçmişti. Karanlık evin ışıklarını açma gereği duymamıştı ikisi de, Seungmin sadece mutfak ledlerini açıp dolapları karıştırmış en son kahveden vazgeçip buzdolabından ikisi için teneke bira çıkarmıştı.
Titreyen telefonundan Jeongin ve Felix'in döndürdüğü grup mesajlarını okurken yukarıda Changbin'in çıktığını belli eden kapı sesi ulaşınca anca daldığı sohbetten ayrılmıştı. Ekranı kaydırarak geri çıkacaktı ki gözleri grup sohbetinin hemen altındaki isme değdi.
Birkaç saniye duraksamış ardından da sohbetten çıkarak biraları da alıp salona geçmişti. Kendisininkini açıp içmeye başladığında Changbin de gelip kendini yanına attı.
"Çıkarmışsın piercingleri," dedi farkındalıkla. Seungmin'in kaşında, dudağında, iki kaşınının ortasında burun kökünde, bu kadar çok olunca haliyle fark etmemek imkansızdı. "Seviyorsun diye biliyordum."
Birasını açtığı zaman "Seviyorum zaten," dedi Seungmin. Bu sefer Changbin anlayarak derin bir nefes verdi, ona baktı. "Felix yüzünden mi? Sırf Felix istiyor diye sevdiğin şeyleri bırakamazsın Seungmin."
"Bilmiyorum."
"Birini olduğu gibi seviyorsan, onun da seni olduğu gibi sevmesini beklemelisin. Felix seni sevsin diye kendini değiştirmeye çalışman seni kendine yabancılaştırmaktan başka hiçbir bok yapmaz haberin olsun."
"Ne biliyor musun?" dedi Seungmin, kafasından bir türlü atamadığı konuyu konuştu. "Felix biliyor, bildiğine o kadar da eminim ki Felix bu yani, gözünden kaçmaz. Ondan hoşlandığımı biliyor ama... Tam da gözümün önünde birileri ile sevgili oluyor, flörtleşiyor, öpüşüyor. Bak, hata bende de var ben bir cesaret gösterip onun da yüzüne karşı hoşlandığımı söylemiyorum ama yine de... Bir ortamda benden hoşlanan biri olsa ben istemsizce dikkat ederdim."
"Sen kendinden çok insanları, Felix ise insanlardan çok kendini düşünüyor. Yapmamız gereken aslında onun yaptığı, başkalarını düşünürsen olmaz dostum, bu hayatı sana dar ederler."
"Bana dürüst olsana." dedi Seungmin dayanamayarak. "Dürüst ol, ben ve Felix hakkında ne düşünüyorsun? Benim kafama birinin vurması lazım benim hareket etmem için."
Sonunda istediği cümlenin gelmesi ile Changbin birasından bir yudum alarak arkadaşına bakmış, "Bitirebiliyorsan, bırakabiliyorsan bırak derim ben." demişti. "Çünkü Felix bu oğlum, bunca zamana kadar bir adım atacak olsa çoktan atardı. Felix şu an herkesi eğlence olarak görüyor, Felix'e ya onun gibi deli biri ya da tam tersi ağır biri lazım ki dengelesin."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
yes, and? binchan ✓
Fanfiction"sana gelmemek için binlerce bahane ürettim ben." | enemies to lovers