Yeniden

126 95 7
                                    

Lale alarmının sesiyle irkildi. Telefonunu bulmak için elini yastığının altında gezdirdi. Alarmını kapatıp uykulu gözlerle bir süre tavanı izledi. Kalkıp buz gibi suyla dişlerini fırçalayıp yüzünü yıkadı. Yatağını düzelttikten sonra penceresini açıp sabahın temiz havasını içine çekti. Sonra kardeşleri okula giderken yemesi için kahvaltı hazırlamaya başlamıştı ki dolapta yumurtanın bittiğini fark edip üzüldü. Gidip cüzdanını açtı, içini karıştırmaya başladı. Bozuk paraların şıkırtısından başka bir şey yoktu. Evde olanlarla bir şeyler hazırlamaya karar verdi. Bir yandan da aklında, yeni işinin ilk günü maaş avansı istemesinin ayıp olup olmayacağı vardı. Çok üzülüyordu. Üniversiteyi dereceyle bitirmiş lakin maddi imkansızlıklardan dolayı yüksek lisans yapamamıştı. Akranları gibi dil okullarına gidememiş, hiçbir şirkette vasat İngilizcesiyle onu işe almamıştı. Yazılım mühendisi olmasına rağmen çoğu zaman ya kafelerde garsonluk ya da okullarda, şirketlerde sekreterlik yapmıştı. Hak ettiğinin bu olmadığını biliyordu ama başka çaresi yoktu. Bakması gereken iki küçük kardeşi vardı. Hem artık durumları biraz olsun düzelecekti. En son sekreterlik yaptığı yerdeki Seher ablanın sayesinde kendi mesleğini yapabileceği bir iş bulmuştu. Normalde torpili, araya adam koyup hak yemeyi hiç sevmezdi ama bu işi hak ettiğini düşünüyordu. Hem kenara para atabilirse dil kursuna bile yazılabilirdi. Onun bilgisiyle aşık atamayacak kişiler şu anda çok iyi yerlerdeyken o henüz kendi mesleğinde ilk iş deneyimini yaşayacaktı. Yıllar sonra kendisine verilen bu fırsatı kaçırmaya hiç niyeti yoktu. Dolabının önünde durdu, giysilerine tek tek göz gezdirdi. Yıllar önce ev sahibinin getirdiği yardım çuvalından çok güzel bir elbise bulmuştu. Koyu yeşil bir takım. Maalesef onu yıllardır giyecek bir yer bulamamıştı, ama yine de böyle güzel bir kıyafeti sabırla saklamıştı. Hemen askısından özenle çıkarıp üzerine giydi. İçine siyah bir boğazlı kazak giymişti. Çantasına koymayı unuttuğu bir şey var mı diye son kez baktı. Ayakkabılarını giymek için ayakkabılığa yaklaştığında derin bir hayal kırıklığına kapıldı. Bu güzel kıyafetin altına yırtık ayakkabılarını mı giyecekti? Hepsini tek tek eline alıp evirip cevirdi. En az zarar görmüş bir tanesini gözüne kestirip, çantasından çıkardığı ıslak mendille bir güzel temizledi. Uzun kumaş pantolonunun ayakkabılarını kapatacağını umarak kapıdan çıktı. 

Otobüs durağına doğru hızlı hızlı yürüdü, ilk günden geç kalmak istemiyordu. Durak o gün olabildiğine kalabalıktı. Soğuktan kat kat giyinmiş insanlar, bu sabah da erkenden kalkıp işe gittikleri için mutsuzdu. Otobüs tıslayarak yanlarına yanaşıp durdu. Lale, insanların nasıl birbirlerini ezmek istercesine itişip kakıştığını izledi, her zaman böyle yapardı. Hepsi bindiğinde, kapının ağzında kalan son boşluğa kendisini iliştirdi. Yine sabah uyanıp dişlerini bile fırçalamayan, otobüse binmeden bir saniye önce sigarasından son nefes alan, haftada bir kere belki daha da uzun süre duş almayan insanlarla bir süre bu kutu gibi otobüsün içinde yolculuk yapacaktı. Bir taraftan otobüsün ani frenlerinden payını almamak için sıkı sıkı demirlere tutunuyor, bir taraftan da yeni giydiği takımının ütüsü bozulmasın diye ekstra çaba sarf ediyordu. İneceği yere bir durak kala heyecanlandı. Ön kapıdan inmek yasaktı, orta kapıya gitmek için ise onlarca insana sürtünerek geçmesi gerekiyordu. Otobüs ineceği durağa gelmişti, ama o henüz kapıya ulaşamamış insanlardan defalarca özür dileyerek aralarından sıvışmaya çalışıyordu. Nihayet otobüsten inip yere bastığında ilk aklına gelen kıyafeti oldu. Daha evden çıkmadan sildiği ayakkabıları yine lekelenmiş, zaten eski olan görüntüsüne daha da eskilik vermişti. Hızlı hızlı yürümeye başladı. Caddenin sağ tarafında, yeni açıldığı kapısındaki balon ve çelenklerden belli olan şirketi gördü, gözleri parladı. Bu kadar büyük ve şaşaalı olduğunu tahmin etmiyordu. Son kez üstünü başını düzeltip kapıdan içeri girdi. Adeta büyülenmişti, uzun yüksek tavanlardan sarkan elmas avizeler, çiçeklerle donatılmış köşeler, büyük deri koltuklar...

Resepsiyonda bekleyen orta yaşlardaki adam kime baktığını sormasa Lale hala etrafı incelemeye devam edecekti. Ama bu adamın üslubunda bir sorun vardı. Lale, bunun kendisine özel bir üslup olduğunu hemen anladı, alışmıştı artık. Adam gözlerini Lalenin eski ve pis ayakkabılarına dikmiş ya da Lale öyle hissediyordu. Lale'nin '' Burada yeni işe başladım, bugün iş bölümü toplantısı olduğuna dair bir e-posta aldım. İkinci kat toplantı salonuna gideceğim'' demesiyle adamın yüz ifadesi aniden değişti, hemen kapılardan geçiş kartını uzatarak '' Hoş geldiniz efendim '' dedi.

Lale asansörleri bulmayı umarak etrafta biraz dolaşmayı yeğledi. Bastığı yerdeki fayansların ayakkabılarından daha parlak olduğunu fark etti. Hele dolgun topuklu ayakkabılarıyla etrafta dolaşan diğer kızları görünce pantolonunu biraz daha aşağıya çekiştirip, bir kez daha ayakkabılarından utandı. Asansörü bulup ikinci kata çıktı. İlk gün olmasından dolayı herkesin aynı yere gideceğini düşünerek diğerlerini takip etti. Dar bir koridordan geçip büyük salona geldiler. Bir masanın üzerinde alınıp doldurulması gereken formlar vardı. Lale kendi payını alıp bir köşede doldurmaya başladı. İşi bittiğinde, saatin kaç olduğunu duvardaki saatten kontrol etmek için kafasını kaldırdı. Kalabalığın içerisinde kendisine doğru bakan bir çift göz hissetti, daha yüzünü dahi görmeden tanıdı o gözleri. Sonra gözlerinden burnuna, dudaklarına, saçlarına, çenesine kaydı gözleri. Lale dehşete kapılmıştı. Elindeki kalem ve kağıtlar yere düşmüş gözünü bile kırpmadan aynı noktaya bakıyordu. Adamın bakışlarının vücudunu delip geçtiğini hissediyordu. Adam kalabalığın arasına karışıp gözden kayboluncaya kadar baktı Lale. Bunun bir sanrı olmasını diliyordu. Kendine gelip yerdeki kalem ve kağıtları alması birkaç dakika aldı. Yanındaki kız, toplantı başlıyor, demese orada öyle saatlerce durabilirdi.

Toplantı salonuna girip büyük masanın etrafındaki sandalyelerden kendine bir yer buldu. Ellerini masanın üzerine koyup normal davranmaya çalıştı. Yüzüne yarım bir gülüş yerleştirip beklemeye başladı.  Birazdan kapıda, yetkili biri olduğu kıyafetlerinden ve konuşma tarzından belli olan bir kadın belirdi. '' Şirketin genel müdürü birazdan burada olacak, işleyişle ilgili bilgi verecek, sizlerden istediklerini, beklentilerini söyleyecek ve bu işe uygun olup olmadığınızı değerlendirmek için size bir ön test denemesi yapacak '' dedi. Lale'nin midesi bulanıyordu ama biraz sabretmesi gerekecekti. Birazdan kapı açıldı, bu sefer içeriye yine o çok tanıdık gözlü adam girdi. Lale bu sefer emindi bu Mehmet idi! Mehmet buradaydı... Mehmet bu şirketin genel müdürüydü! 

Son YazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin