Geçmiş

121 92 7
                                    

  Mehmet kravatını gevşeterek odasına girip kapısını kilitledi. Jaluzi perdesini indirerek içerisinin görünmemesini sağladı. Masasının üzerindeki sürahiden kendisine bir bardak su doldurup tek seferde hepsini içti. Telefonu durmadan çalıyor ama o bakmıyordu. Çalışanlara yapılacak olan ön testi de yardımcısı Hülya'ya devretmişti. Odasının içinde ne yaptığını bilmeden yürümeye başladı. Bu durum onun benliğini derinden sarsmış, tüm duyguları alt üst olmuştu. Artık ayakta duracak gücü kalmayınca yavaşça gidip, iki kişilik deri koltuğuna oturdu. Bedeni artık kendisine ağır geliyordu. Bu yüzden yavaşça koltuğunda yana doğru kıvrıldı. Dizlerini çekebildiği kadar kendine doğru çekti. Geçmişin izleri daha gelir gelmez alacaklı bir ev sahibi gibi yakasından tutmuştu işte... Gözlerini kapatıp sadece aklındaki düşüncelere verdi kendini. Keşkeler, ne yazıkkiler, amalar havalarda uçuşuyordu zihninde.

Altı sene önceydi. Mehmet daha on sekiz yaşında toy bir delikanlıydı. Üniversitesi, İstanbul'un en güzel manzarasına sahip okullardan biriydi. Masmavi denizi ayaklarının altına almış köklü ve saygın hocaların eğitim verdiği bir okuldu.

Bir sabah dersten önce kütüphaneye gittiğinde görmüştü ilk Lale'yi. Mehmet kütüphanedeki rafların arasında uzun süredir okumak istediği kitabı ararken, rafın diğer tarafında eline bir kitap almış inceleyen Lale'yi gördüğünde ilgisini ilk çeken onun da Ahmet Ümit'e olan hayranlığı oldu. Bu Mehmet'in en çok sevdiği Türk yazardı. Yanına gidip bir şeyler söylemek hatta Lale'nin elinde tuttuğu ''Şeytan Ayrıntıda Gizlidir'' kitabıyla ilgili yorum yapmak istedi ancak bunun çok yaraşıksız olacağını düşünerek vazgeçti. Bunun yerine, çantasından bir kitap çıkartıp masaya oturdu. Kitabı okuyormuş gibi yapıp uzun uzun Lale'yi izledi.

Öyle çok ahım şahım bir kız değildi, aksine çirkin denilebilecek bir kızdı. Küt kesim kıvırcık saçları siyah rengiyle dalgalanıyordu. Gözlerinin hemen üzerine düşen perçemler onu daha büyük biri gibi gösteriyordu. İri gözleri, kemerli burnunu bile daha küçük gösteriyordu. Giyimine bakılırsa bu okuldaki burslu bir öğrenciydi.

Lale aniden Mehmet'in kendisine doğru baktığını fark edince utanıp hızla çıktı kütüphaneden. Mehmet birkaç gün hiç görmedi Lale'yi. Ama daha sonra sürekli kütüphanede karşılaştılar. Artık konuşabiliyorlardı da üstelik. Edebiyat, bilim, kitaplar hakkında konuştukça Lale de ısındı Mehmet'e. Hatta ona hediye ettiği birkaç kitabı bile kabul etmişti. Mehmet Lale'nin fikirleriyle, hayat görüşüyle büyüleniyor, böyle biriyle tanıştığı için kendini şanslı sayıyordu. Pek çok avam kız, Mehmet için kütüphaneye gelip, girişlerde ya da çıkışlarda onunla konuşmaya çalışıyorlardı. Ama Mehmet, Lale'nin sesinden başka hiçbir ses duymak istemiyor, çoğu zaman cevap bile vermiyordu. Serra ve Hasan da bu durumdan çok rahatsız oluyor, Mehmet'in bu sünepe kızda ne bulduğunu çözemiyorlardı. Serra ve Mehmet çok yakın iki arkadaş olsalar da bu yeni kız Serra da bir kıskançlık duygusunu tetiklemiş, hiç aklında yokken Mehmet'ten hoşlanmaya başlamıştı. Nasıl olurdu da Mehmet kendisinden daha az güzellikte, daha az popülerlikte daha çok bakımsız birini tercih edebilirdi?

Keşke Mehmet ve Lale için işler hep böyle iyi gitseydi, ama maalesef öyle olmadı. Belki gençliğin acemiliğiyle belki de aşklarının şehvetiyle bir yanlışa düştüler. Lale'nin Mehmetlerin evine gittiği günlerden birinde Lale elinde bir test sonucunu çıkartıp gösterdi Mehmet'e. Lale hamileydi! İkisi de ne yapacaklarını bilmiyor, kimseye bir şey söyleyemiyorlardı. En sonunda Mehmet, Hasan ve Serra'ya olanları anlattı. İkisi de büyük tepkiler gösterdikten sonra çocuğu aldırmanın en doğru şey olacağını söylediler. Mehmet aynı düşüncedeydi, başka yapacak bir şey yoktu. Daha okulunu bile bitirmemişti, bir işi yoktu, saygın bir ailesi vardı ve bunun duyulması hiç iyi şeylere sebep olmazdı. En iyisi kimseye duyurmadan bu işi bitirmekti.

Lale'ye bunu söylediğinde uzunca müddet hiçbir şey söylemedi. Mehmet bu sessizlikten nemalanarak, ailesinin böyle bir şeyi duyarlarsa çok kızacaklarını, okulu bitince yüksek lisans için kendisine maddi destek sağlamayacaklarını, daha çok küçük olduklarını ve hazır olmadıklarını, acele acele anlattı. Lale yine bir şey söylemedi. Bir müddet daha boşluğa baktıktan sonra ağzından sadece ''Tamam'' kelimesi çıktı.

Hasan sayesinde gerekli doktorlar bulundu, bu işlemin kayıtlara geçmemesi sağlandı. Mehmet hastaneye bile gitmemişti, korkmuştu birisinin görmesinden. Lale tek basına halletmişti bunu. Bir daha Mehmet kütüphanede Lale'yi görmedi. Uzun süre konuşmadılar. Ta ki okulların kapanmasına aylar kala topluca gittikleri yaz kampına kadar. Ve Lale'yi bu durum sanki onun bir günahı, bir eksikliğiymiş gibi tehdit edinceye kadar.

Buraya kadar okuduysanız, oylamayı ve olumlu olumsuz bana geri dönüş yapmayı unutmayın.  Devamı gelecek.

Son YazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin