Acınmak

98 63 5
                                        

Lale son aradığı iş yerinden de klişe olarak biz sizi arayacağız cevabını aldığı için mutsuz bir şekilde yatağına uzandı. Cebinde metalik kalmamıştı. Bugün kardeşlerini okula gönderirken harçlık verememişti ve bu onun canını oldukça sıkmıştı. Kendisi için parasızlık sorun değildi. Zira kardeşlerine güzel bir hayat sunamamak işte bu onun için büyük bir sorundu. Akşam yemeği yapmak için ise buzdolabında pek bir şey yoktu. Anlaşılan yine patates yemeği yapması gerekecekti. Gurur yapacak durumda olmadığını anlıyordu. Ayağına gelen işin hem maaşı şu ana kadar alacağı en yüksek maaş olacaktı hem de ilk defa kendi mesleğini yapabilmek için en azından deneyim kazanmak için büyük bir fırsattı. Gel gör ki Mehmet'ten hala iliklerine kadar nefret ediyordu. İçindeki tüm kötü duygular sadece Mehmet'i anmakla kabarıyordu. Yapacak bir şey yoktu, başka seçenek kalmamıştı. Hem o sadece işini yaparsa ve Mehmet ile çok karşılaşmamaya çalışırsa bir sorun çıkmazdı...

Elindeki telefonu açıp kendisine işe alındığını haber veren Hülya Hanımı aradı.

-Alo?

-Alo, Merhaba efendim. Ben Lale Doğan.

-Buyurun Lale Hanım.

-Ben ön testi geçtiğime dair bir kısa mesaj aldım. Ancak bugün gelip başlangıç işlemlerimi yapamadım.

-Sorun değil. Mehmet Bey'in bilgisi dahilinde. Bugün öğleden sonra gelip başlangıç evraklarınızı teslim edin, yarın sabah işe başlayabilirsiniz.

- Peki, teşekkür ederim. İyi günler dilerim.

Lale telefonu kapatınca Mehmet Bey ismini tekrar duyduğu için midesi bulandı. Görünen o ki bu ismi daha çok duyacaktı. Dolabını açıp, en derinlerine sakladığı diplomasını çıkardı. Fotoğraf ve kimlik fotokopisi için dışarı çıkması gerekti. Hızlıca dolabından en az rutubet kokan kıyafetini seçmeye çalışıp giyindi. Aynı hızda dışarı fırlayıp önce fotografçıya oradan da kırtasiyeye gitti. Elindeki evraklarıyla beraber bir gün önce kaçarcasına kaçtığı şirkete doğru yola koyuldu. Hayatta bir şeyi yapmak zorunda kalmaktan nefret ederdi ama hayatına dönüp bakınca genelde hep böyle olmuştu. Hayat, bir şekilde onu o yapmak istemediği şeye alıştırmayı başarmıştı. Sakin kalıp, olayları akışına bırakmayı öğrenmişti. Zorunlulukları ve sorumlulukları arasında sıkışıp kalmıştı.

Şirkete geldiğinde aynı adam onu karşıladı. Artık Lale'nin yüzüne aşina olduğu için daha dikkatli davranıyordu. Giriş kartını saygılıca uzattı Lale'ye. Lale de artık şirkete aşinaydı, asansörlerin yerini biliyordu en azından. Asansör ineceği kata geldiğinde her şey kardeşlerim için diye geçirdi içinden. Asansörden inip üzerinde muhasebe yazılı odanın kapısını çaldı. İçerideki kadın oldukça suratsız ve yorgun gözüküyordu. Ağzında lafları geveleyerek Lale'ye x bankasından hesap açması gerektiğini ve çıkabileceğini söyledi. Lale işinin erken bitmesine sevindi, bankada da işi erken biterse kardeşlerini okuldan almaya gidebilirdi. Tekrar asansörlere doğru yürürken karşısından gelen Serra'yı hemen tanıdı. Aynı ihtişamlı yürüyüşü, aynı güzel yüzü işte ona doğru gelmekteydi. İçinden Serra hep böyleydi diye geçirdi. O konuşmaya başlayınca herkes susar, o bir ortama girdiğinde bütün gözler ona çevrilir, o ne isterse hemen olurdu. Lale hiçbir zaman öyle olamamıştı, eksikliğinide hiç hissetmemişti. Tabi Serra'yı tekrar görene kadar. Aradan yıllar geçmişti ama aralarındaki mesafe, fark hala aynıydı.

Tam karşısına gelip durdu Serra. Küçümseyen gözlerle Lale'yi baştan aşağı süzdü. Derin bir nefes alıp onunla tekrar karşılaşmanın verdiği keyifsizliği belli ederek '' N'aber taşra faresi? '' dedi.

Lale cevap verip vermemek arasında gidip gelirken suskun kaldı. Serra devam etti '' Hiç değişmemişsin, yine bir pire gibi başkalarının üzerinde yaşamına devam ediyorsun. Kocam sana acıdığı için işe girmene izin verdi. Görünüşe göre acımakta haklı, hala yardıma ihtiyacın var.''

Lale kocam sana acıdığı için işe girmene izin verdi cümlesinden sonra dinlemeyi bırakmıştı. Ruhu derin bir acı çekiyordu. Aynı cümle kulaklarında çınlıyor, küçüldükçe küçülüyordu Serra'nın karşısında. En çok kendine kızıyordu. Bunca geçen süre içinde kendisini hiç geliştirememişti. En kötüsü de hala insanların kendisine acımasına izin verecek durumda olmasıydı. O bunları düşünürken Serra sözlerini bitirmiş kürkünü omuzlarından yukarıya doğru çekerek yanından geçip gitmişti. Lale bir çivi gibi orada çakılı kalıp durmuş gözleri dolmuş bir şekilde tek bir noktaya bakıyordu. Olanları uzaktan izlemiş olan Mehmet koşup geldi, yavaşça omzuna dokunduğu anda Lale kendine geldi ve birkaç adım geri atarak geri çekildi.

Lale? Beni duyuyor musun? İşte yine aynı ses. Lale'nin yine içindeki öfke ve nefret kabarmaya başlamıştı.

Lale iyi misin? Bunca yıl sonra, onca yaşanan şeyden sonra iyi olup olmadığımı sormak şimdi mi aklına geldi diye geçirdi içinden Lale. Sonra '' Evet, iyiyim. Bir sorun çıksın istemiyorum. Burada sadece işimi yapacağım'' dedi. Mehmet '' Sen onun kusuruna bakma...'' gibi şeyler söyleyecekti ki Lale arakasını dönüp yürümeye başladı. Mehmet arkasından uzun uzun baktı. İçinde bir yerlerde Lale'ye duyduğu özlemi hissetti. Bu onu korkutmuştu. Hemen kendini toplayıp odasına gitti. Lale ise ofise geri dönmüş masasının üzerinde duran evraklara kafasını gömmüştü. Yine sesini çıkarmamıştı ama bugünden sonra Lale eskisi gibi olmayacaktı. Artık sadece o konuşacak ve herkes susacaktı. 

Son YazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin