18. Bölüm: Kırmızı Pelerin

15 5 1
                                    

Sabah uyandığımda Haru baş ucumda yavaşca saçlarımı okşayarak beni izliyordu. "Günaydın" dedim, kanepeden kalkarak

"Sana da günaydın meleğim"

"Meleğim?...Ben de sana şeytan mı desem?"

"Olur. Bu şeytan sadece sana özel. Sen de sadece bana özelsin. Benim özel meleğim"

Haru cümlesini bitirir bitirmez kapı sertçe açıldı.Eşikte Lucy duruyordu. Elinde içki şişesi vardı, anlaşılan sarhoştu."Haru çok şey kaybettin. Sadece bir kadına bağlı kalarak çok şey kaybettin. Ben , ben ise bir kadına bağlı değilim. Üstelik bir meleğe, ona bağlı kalınmaz. Çok saf, masum, uykusu hafif"

"Uykum mu?" Bu pislik benim uykumu ne biliyor be

"Lucy ne uykusu lan" Haru ile göz göze geldik. O da çok şaşkındı."Sen sarhoşsun seni odana götüreyim"

"Hayır sen burada meleğin ile kal"

"Lucy hadi düş önüme"

"Meleğin yalnızlıktan çok korkar. O da seninle gelsin. Meleği şeytanından ayırmamak lazım"

Haru Lucy'nin kolundan tuttu."Amaris sende gel" Haru'nun peşinden odadan çıktım. Lucy'nin odasının önüne gelince kapıyı Haru için açtım ve içeriye girdik. Odada kırmızı perdeler , kırmızı yatak , kırmızı masa , kırmızı koltuklar ve şomine vardı.

"Gel bakalım koca çocuk " Lucy'yi yatağa uzattı. Yatağın üzerinde kırmızı bir pelerin vardı. Elime aldım ve incelerken pelerinin bir kısmının yırtık olduğunu fark ettim."Amaris hadi çıkalım"

"Haru..."

"Efendim"

"Bu kırmızı pelerin... yırtık "

"Evet Lucy eşyalarını çok kötü kullanır."

"O gün cennette beni bulduğun gün... O adamın pelerinini yırtmıştım... Kırmızı pelerinini"

Haru şaşkınlıkla bana baktı."Ne?... O adamın Lucy olduğunu mu düşünüyorsun?"

"Evet... Olabilir"

"Neden bunu yapsın ki?"

"O adam uykumda bana dokundu hissettim... Lucy sarhoşken uykumdan bahsetti. Beni hiç uyurken görmedi ki eğer o adam değilse"

Haru'nun öfkelendiğini fark ettim. "Ne sana dokundu mu?"

"Evet yanağıma"

"Onun cennette ne işi olur?... Bu konuyu araştıracağım merak etme. Hadi çıkalım" Lucy'nin odasından çıktık. Haru'nun odasına gittik."Hiç Lucy gelmemiş gibi devam edelim. Nerede kalmıştık?"

"Artık sana şeytan diyecektim."

"Yatakta mı devam etsek?"

"Masada..."

"Ne masa mı? Masa sert"

"Evrakların masada.Masada devam edebilirsin"

"Oyun bozan bir de bana yaramaz diyorsun"

"Sen daha işini gücünü bitirmedin, dünya turu yapacaktık. Bu gidişle yapamayız."

"Seni o dünya turuna çıkaracağım. Böylece yeryüzündeki insanların yaptığı gibi evlilik sonrası balayına çıkacağız." Balayı mı?

"Haru sen insanlar hakkında bunu nasıl biliyorsun? Pizzanın adını sana ben söylememiştim, dünya turu da senin fikrindi ve şimdi de balayı sen dünyadan ve insanlardan nefret ediyorsun." Yüzümü sıcacık avuçları içine aldı.

"Ama seni seviyorum ve sen ise dünyayı ve insanları seviyorsun." Haru sırf benim için ön yargısını kırmıştı. Başkaları dünyayı ve insanları sevdiğim için beni aşağılarken Haru ise beni dünya turuna çıkaracağını söylüyordu.

Cevap vermedim ve geri çekilmedim. Yüzüm Haru'nun avuçlarındaydı. Bana şefkat ile bakıyordu. "Seni çok seviyorum Amaris" alnıma sıcacık ve sevgi dolu bir öpücük bıraktı. Böyle bir durumda geri çekilirdim ama hayır şimdi olmaz, geri adım atmak istemiyorum. "Ne dersin prensesim? Benimle balayına çıkar mısın? Seninle sıradan ölümlü insanlar gibi bir kaç gün geçirelim."

Sağ yanağımdaki avucunun içine hafif bir o kadarda ürkek bir öpücük kondurdum. "Evet seninle dünyada vakit geçirmek istiyorum." Öptüğüm avucuna baktı ve sırıttı.

"Bu öpücüğün içinden gelen ilk öpücük" Ahh hayır hayır içimden çok geldi ama yapamadım. Bu öpücük ilk içimden gelen değil ilk içimden geleni yaptığım öpücük

Galiba içimdeki aşık ses sıkıcı sesi katletti çünkü ne zamandır ortalarda yok. Bu iyi bir şey sıkıcı ses biraz kısıtlamacı, aşık ses ise tam benlik. Yoksa aşık mı oldum?

"O zaman dünya turu için iki gün sonraya ne dersin?"

"Güzel olur derim. Evrakları bitirdin mi?"

"Bu kadar vicdansız olma be güzelim. İnsaflı ol biraz meleğim" Haru'ya sıkıca sarıldım.

"Tamam o zaman dünyadan dönünce yaparsın."

"Bana sevgi göstermen için seni hep dünyaya mı götürmeliyim? Tamam o zaman dünyaya kocaman bir şato inşa edeceğim, kendi prensesim için."

Ben bu gün yürek yedim herhalde çünkü Haru'nun bu lafı üzerine şöyle bir şey söydim. "Anlaşılan sen kalbine de benim için bir şato inşa etmişsin. Ben ise kalbime seni inşa ettim." Bu dediğime bırakın Haru'yu ben bile şaşırmıştım. Dermişim elbette ki böyle bir şey söylemedim.

Kapı çaldı. "Efendim kahvaltı hazır." Dedi, Haru hizmetli ye gizleyemediği bir kınama ile baktı. "Bizim kahvaltımızı yaklaşık 20 dakika sonra getirin" hizmetli odadan çıktı.

"Neden kahvaltıya inmedik?" Haru bana yavaş yavaş yaklaşarak yanıtladı.

"Çünkü bana karşı hislerini artık biliyorum."

"Ne hisleriymiş sana hislerimden bahsetmedim."

"Ama dün ki oynunmuzu unuttun."Ben geri çekiliyordum, o daha çok yaklaşıyordu. Sırtım duvarak yaslandığında aramızda sadece bir kaç santim vardı.

"Haru çok yakınsın." Bir adım daha yaklaştı.

"Daha da yakın olabilirim." Ellerini duvara yasladı.

"Haru... Bu adil değil"

"Adil olmayan ne?" Kulağıma eğildi, nefesini boynumda hissettim. "Beni seviyorsun ama sana yakın olmamı istemiyorsun... İleride bunu isteyeceksin sana söz meleğim isteyeceksin." Bir adım geri attı ve ekledi. "Yemeğe inelim mi meleğim?" Haru ile beraber yemek salonuna indik.

Aşk MelezimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin