25.Bölüm"Bir kişi veda eder, tüm şehir gitmiş gibi hissedersin"

2.6K 145 59
                                    

#Ferit

"Ferit bey tebrik ederiz"

"Hayırlı uğurlu olsun"

"Allah tamamına erdirsin"

"Duyunca hem şaşırdık, hemde sevindik vallahi"

Aynı cümleleri ve onun farklı versiyonlarını duymaktan artık gına gelmişti. Üstelik birde bunun telefondan olanları vardı. Arayanlar bir yana birde mesaj atıyorlardı. Gerçekten insanı çileden çıkartacak bir sabahtı ve benim asıl konuşmak istediğim kişi telefonlarımı açmıyordu.

Dün buraya neden gelmişti, neden o haldeydi ve bana bu kadar kızgınken hatta benden ölesiye nefret ediyorken neden beni öpmüştü. Kafamda onlarca soru işareti bırakmıştı ve hepsinin cevabını duymak için bir an önce onunla görüşmek istiyordum ama programım buna izin vermiyordu.

Her şeyden önce ailecek sabah kahvaltısına davetliydik. Ebru'nun babası bunun için neredeyse yakamıza yapışmış ve dünden razı olan ailem hiç ikiletmemişti. Gerçekten... işler hiç sevmediğim şekilde samimileşmeye başlamıştı.

İşin kötü yanı kahvaltıdan hemen sonra yine firmaya gidemeyecektim, çünkü organize sanayi toplantım ve birde öğle yemeği davetim vardı. Yani Seyran'ı bu kadar ısrarla arama sebebim buydu ama telefonu kapalıydı ve bu beni delirtiyordu.

Akşam ilk başta sarhoş olduğunu düşünmüştüm ama ağzı alkolde kokmuyordu ve gerçekten dünkü hareketler hiç onluk değildi. Bu kız aklımı karıştırmayı her zaman nasıl başarıyordu?

"Hazır mısın?"

Ablam odamın kapısından kafasını uzattığında telefon halen kulağımdaydı ama onu görünce kapatmak zorunda kalmıştım, zaten Seyran'da açmıyordu.

"Hazırım"

"Şu suratının haline bak"

"Ne varmış suratımda?"

"No vormoş sorotomdo?Azıcık gülümsesen ölmezsin değil mi?"

Ablam kaç yaşına gelirse gelsin ve kaç çocuk doğurursa dokunsun, benimle uğraşmayı asla bırakmıyordu. 

"Bak Ebru'ya da böyle davranıyorsun. Kız çok alınıyor"

"Neye?"

"Ya Ferit! Kıza azıcık insanca davran. Ne bileyim elini tut, güzel iki kelime söyle. Valla üzülüyor kız"

Çokta umurumdaydı ya üzülmesi.

O an tek düşündüğüm şey Seyran'ın ofis telefonunun dahilisinin kaç olduğuydu. Genelde Hülya hanım telefonlarımı bağladığı için ezbere bilmiyordum ve görünen o ki ezberlemeliydim. En azından Seyran'ınkini.

"Duydun mu beni?" diyen abla bu defa kravatıma uzanmış ve istememe rağmen düzeltmeye başlamıştı. Amacı elbette bana yardım etmek değildi, söyleyecekleri henüz bitmemişti o kadar.

"Senden rica ediyorum. Ebru ile ilgilen, giderken çiçek alacağız, bunu ona sen ver"

"Uğraşamam"

"Ne demek uğraşamam?! "

"Abla uzatma" derken elleri arasından sıyrılmış ve komidinin üzerindeki saatimi almıştım. Saat dokuzdu, çoktan Seyran iş başı yapmış olmalıydı Öyleyse neden telefonu kapalıydı?

"Ferit! Valla babama söylerim. O kıza düzgün davran"

"Senin işin yok mu ya? Git çocuklarına bak, ne bileyim karınlarını doyur. İçeriden ağlama sesi geliyor hadi"

"Birde utanmadan beni kovuyor eşşek! Sen hele bugün bir daha öküzlük yap, bak o zaman ben ne yapıyorum"

Ablamın konuşmaları o kadar umurumda değildi ki, odadan çıkmadan önce ne söylemişti dinleme gereği bile duymamıştım. Yok çiçek verecekmişim, yok böcek alacakmışım. Ben kimsenin gözde damadı olmayı hedeflemiyordum, sadece amacıma bakardım ve bu evlilik için amacımda belliydi.

69Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin