19.Bölüm"Her şeyin başladığı o gün🔥"

2.7K 135 30
                                    

İş hayatımda görebileceğim en büyük denetimin ortasındaydım ve Ferit bey bir aydır herkesi uyarıyordu. Bu adamlar olmazsa, bizde olmayız diyordu ki, konunun ciddiyetini anlatmak için adam daha ne desindi ama yine de denetim iyi başlamamıştı.

Tüm departmanları tek tek gezen almanlar sürekli kusur buluyorlardı ve ilk büyük majör uygunsuzluğu Nusret bey yemişti. Ambalajların düzenli istiflenmemiş olmasını asla kabul etmeyeceklerini söylüyorlardı.

Sonrası ise daha kötüydü. Sanki Ferit bunları hiç uyarmamış gibi, sanki kırk kere hazırlıklı olun dememiş gibi bizimkiler faka basmıştı ve Ferit bey durumu kurtarmak için ekstra çaba sarf ediyordu. Bir çoğunu kıvrak zekası ile ört bas etmişti ama adamlar gidince bunların hesabını çok fena soracağı kesindi.

İşler olabilecek en kötü şekilde devam ediyordu hatta şöyle özetlemek gerekirse, Ferit bey bazı durumları toparlamasa sonuç çoktan belliydi.

Bizim bölüm için "Geliyorlar hazırlıklı olun" dendiğinde bir anda ellerim buz kesmişti. Evet kendimden emindim, evet etrafı bal dök yala yaptırmıştım ama yinede her şeyi berbat eden kişi ben olmak istemiyordum.

Bizim sahanın kapısı açıldığında tam anlamıyla nefesimi tutmuştum.

Ferit direk adamları fırınlarımızın yanına götürmüş, İngilizce olarak anlatmaya başlamıştı ve bölüm şefi olarak bende onların yanına gitmiş, "Hoşgeldiniz" demiştim.

"She is Miss Seyran. The supervisor of this unit"

"Bu Seyran hanım, buranın amiri" diyerek Ferit beni adamlara takdim ederken nazikçe gülümsemiştim.

İngilizcem Ferit'inki kadar şahane olmasa da, iyi kötü konuşuyordum. Ferit ise konuşurken adeta uyruğunu değiştiriyordu. Aksanı şaşırtıcı derecede düzgündü.

İşlerin yolunda olmadığı Ferit beyin suratına bakınca bile gayet iyi anlaşılıyordu. Yorgundu, terliydi ve sanırım başı ağrıyordu çünkü ikide bir alnını ovuyordu. Gerçekten o günü tarafsız bir şekilde değerlendirmek gerekirse, tüm yükü o omuzluyordu.

Adamlar genel olarak benim birimimde kusur bulamamışlar ve bir iki soru sorduktan sonra tamam demişlerdi.

Saha gezisi sonrası ise yeniden toplantı salonuna hep beraber dönülmüştü ve Ferit bana "Sende gel" demişti.

Birkaç soruya benim cevap vermem onu biraz olsun rahatlatmıştı.

Ama günün büyük tartışması ise bundan sonra başlamıştı. "Yetersizsiniz" lafına Ferit çok bozulmuş, resmen adamlar ile ağız dalaşına girmişti.

"Size yıllardır ürün sağlıyoruz" derken sinirden çenesi seğiriyordu. O da, bende o zamanlar kendimizi kanıtlama derdindeydik ve böylesi bir yenilgiyi kabul etmek istemiyorduk.

Hemen yanımdaydı, yükselen hararetten dolayı ceketini çıkarmış, arkasındaki koltuğa asmıştı. Belli etmemeye çalışsa da elleri titriyordu, çünkü bu iş olmazsa hiçbir iş olmazdı. Firmanın adı bile buradan geliyordu ve en büyük referansımız yine bu firmaydı.

En son "Bu şekilde çalışamayız" diyen almanı az kalsın pataklayacaktı. Onu kolundan tutup sakinleştirmek ise bana kalmıştı. Elimin altındaki nabzı çok hızlı atıyordu.

"Ferit bey sakin"

"Orospu çocukları" diyordu Ferit ama neyse ki adamlar türkçe bilmiyordu. Ben ise onun aksine nedense kısık sesle konuşuyordum.

"Lütfen sakin olun"

"Ne yapacağımızı bilmiyorum" diyen Ferit'in sesi o an çok umutsuz çıkıyordu.

69Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin