10.Bölüm"Sırtında tırnak izim var"

3K 136 27
                                    

Aradan geçen birkaç günü kısaca özetlemek gerekirse, Cenk ile keyifli bir akşam yemeği yemiş ve tam iki gün sonrada regl olmuştum. Ferit'in bunu günü gününe bilmesi ve takip etmesi halen tüylerimi diken diken ediyor olsa da, bunu konu seks bile olsa adam disiplinli çalışıyor diyerek, kapatmayı ve üzerinde düşünmemeyi tercih etmiştim.

Ertesi gün ise oldukça hararetli bir güne merhaba demiştim. İş hayatında lanetli günlerin yaşanması, herkesin birbirine girmesi olağan şeylerdi ama Ferit Korhan'ın birden üretime inip, herkesi çim biçme makinesi gibi biçmesi çok sık rastlanan bir durum değildi.

"Bu adam manyak ya?! Bana kafayı takmış resmen!" diye odama dalan Cenk burnundan soluyordu.

"Ne oldu çok mu kötü geçti?" demem aslında saçmaydı çünkü ne kadar kötü geçtiği suratından gayet net okunuyordu.

"Deli ya valla deli bu adam!"

Bugün Ferit beyin ateş attığı ve burnundan soluduğu bilgisi sabahtan Hülya abla tarafından iletilmişti ama bu denli kudurduğunu tahmin etmiyordum. Önce paketleme departmanına inen Ferit Bey burada Nusret beyi itin götüne soktuktan sonra, sıradaki hedefi olarak kalite kontrolü seçmişti.

Sıra tam olarak benim ekibime ne zaman gelir kestirmediğimden Nihat ustayı çağırıp ortalığa çeki düzen vermesi konusunda sıkı sıkıya uyarmıştım. Gerçi Ferit Bey kusur bulmak isterse bunu önlemek imkânsızdı ama tedbir almakta fayda vardı.

Aslında durum gerçekten oldukça tuhaftı. Genelde sahaya asla inmez, işçileri tedirgin etmezdi. Böyle yaptığına göre ya gerçekten büyük bir problem vardı ya da biri çok fena damarına basmıştı. Her zaman dediğim gibi onu anlamanın bir yolu yoktu.

"Başlarım işine istifa ediyorum!"

"Saçmalama az otur sakinleş"

"Nasıl sakinleşeyim Seyran? Adam bana gıcık!" diyordu ve geçenki yemekten sonra aramızdaki bey-hanım diyaloğunu kaldırdığımız için bana artık ismimle sesleniyordu.

Cenk bey uzun süredir bunu savunuyordu. Ferit beyin onu sevmediğini ve durumu çok kişiselleştirdiği söyleyip duruyordu. Başta abarttığını düşünsemde adama her gün kan kusturması sanki biraz onu doğruluyor gibiydi.

"Herkese öyle o? Hangimize iyi davranıyor ki?"

Hatta benimle gece için plan kurduğu günlerde bile öncesinde fırça çekebiliyordu bu adam.

"Yok ya öyle değil Seyran Hanım" diyordu halen Cenk hala.

"Bana özel bir garezi var. Hele de son haftalarda bir hayli arttı"

"Ne olmuş olabilir ki?"

"Bilmiyorum ama ağzımla kuş tutsam da yaranamıyorum"

Cenk'in sakinleşmesi bir hayli uzun sürmüştü ama istifası konusundaki düşüncesi değişmemişti. Ciddi anlamda mobbinge maruz kaldığını ve daha fazla tahammül edemeyeceğini söylüyordu.

Ben ise halen tetikteydim ve milleti deştiği gün beni tek çiziksiz bırakacağını asla düşünmüyordum. Hiçbir şey yapmasa gün sonunda rapor teslim ederken haşlardı beni, adım gibi biliyordum. Yine de çıkışa kadar olabildiğince öteliyordum.

Cenk'in gerçekten gidip istifa verdiği bilgisini yine Hülya abladan almıştım. Oturduğu yerden her şeye bu kadar hâkim olmasını yürekten takdir ediyordum. Ferit Korhan sakinleşirse haber ver desemde "Bu bugün mümkün değil" diyordu hep.

"Bir şey olmuş bugün buna, her zamanki siniri değil bu"

Arasıra böyle heyheyleri gelirdi ama bu genelde yediğimiz müşteri şikâyetlerinden olurdu. Son haftalarda çok şükür aldığımız bir şikâyet de yoktu. Peki, ne olmuştu da bu bugün böyle delirmişti sorusunun cevabını bulmak çok güçtü ama Hülya ablanın bununla da ilgili bir teorisi elbette vardı.

69Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin