12.Bölüm "Cehennemin kapısından dönmek"

2K 140 23
                                    

Ben tam anlamıyla mahvolmuştum.

Bu saatten sonra beni kurtaracak tek şey bir mucize olurdu. Bugün benim ölüm günümdü.

Nihat usta kan ter içinde "Fırınların besleme boruları kırılmış" dediği andan itibaren kulağımda ölüm marşı çalıyor, gözümün biri toprağa bakıyordu.

On dakika bile duramayız derken, tam dört saattir üretim kapalıydı ve bakım-onarım ekibi yedek parça yok, gelmesi iki hafta sürer diyordu.

Bu kelimenin tam anlamıyla bir faciaydı ve benim bunu gidip Ferit'e rapor edecek cesaretim yoktu. Zaten bana bir haftadır elinden gelse öldürecek gibi bakıyordu. Şimdi birde gidipte ona "Selam, fırınlar iki hafta yatacak" diyemezdim.

Son bir umut yeniden bakımcılara sordum "Bir alternatif yok mu? Herhangi bir şey?"

"Yok Seyran hanım, elimizde malzeme olsa neyse"

Çaresizliği iliklerime kadar hissettiğim o saatlerde, diğer bölümlerden de şeflerin gelmesi uzun sürmemişti.

İki saattir mal akışı sağlanamıyordu, herhalde fark edeceklerdi. Neler olduğunu soran ilk kişi Cenk olmuştu.

"Ben-ben mahvoldum" derken elimi kolumu koyacak bir yer bulamıyordum.

"Ferit benim derimi yüzecek, kızgın yağlara atacak"

Halen gidip ona durum raporu vermemem bu saydığım ihtimalleri daha da güçlendiriyordu.

"Keşke bunları yapsa... konuşmasından daha iyi" diyen Cenk sonuna kadar doğru söylüyordu. Ferit'in sözleri ölümden veya işkenceden daha beterdi.

"Cenk bittim ben"

Hiç bir şekilde sakinleşemiyordum. Çünkü gerçekten bu olabileceklerin en kötüsüydü. Aldığımız ihale için mal teslimine sadece bir ay vardı ve bu şekilde hiçbir siparişin yetişmesine imkân yoktu.

Hayatımın en büyük çuvallaması, en büyük başarısızlığıydı.

"Bence zaman daraldıkça aleyhine işliyor. Erkenden söyle kurtul"

Söylediklerinin haklı olduğunu bilsemde ayaklarım gitmiyordu bir türlü. Çünkü biliyordum ki ne derse desin, bu defa haklı olacaktı.

"Korkunun ecele faydası yok"

Harekete geçmeden önce son bir ümit gelişme var mı diye, yine fırının başındaki ustalara bakma gereği duymuştum ama hepsi çoktan vazgeçmiş alet ve edevatlarını topluyorlardı.

Demek kariyerim böyle sona erecekti.

"Hadi..." diye cesaretlendirmeye çalışan Cenk bilmeliydi ki bunlar boşunaydı. Tansiyonum çoktan fırlamış, nabzım sınırları zorluyordu. Bir panik atağın eşiğindeydim.

Daha önce ondan azar işiteceğimi bile bile yanına gittiğim çok olmuştu ama bu defaki çok başkaydı. Bu defa öldürse bile hakkı vardı.

"Hayırdır kuzum" diyen Hülya ablaya bile doğru dürüst cevap verememiştim. Zaten iki cümle söyleyecek kadar dermanım vardı onuda Ferit'e açıklama yaparken kullanacaktım.

Kapısını çalmadan önce uzun süre bekledim ve nefes alışlarımı düzene sokmaya çalıştım. Gözlerim ağlamak için sadece küçük bir işaret bekliyordu. Sadece küçük bir işaret de ne var ne yok sızdırabilirlerdi ama Ferit ağlayanlardan ayrı bir nefret ederdi.

Kapıyı usulca iki defa tıkladım ve derin bir nefes alarak gel demesini bekledim.

"Ferit bey müsait misiniz?" dediğimde kafasını bilgisayarından kaldırmadan sadece başını sallamıştı.

69Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin