ESARETTEN FİRAR

945 71 11
                                    

2 GÜN SONRA...

Kendi benliğimin suskunluğu içimde bir azaba dönüşmesi, ilk zamanlar canımı çok  yakardı. fakat şimdi o canımı yakan acı,  ruhumu değil bedenimde sadece yaralara dönüşüyordu.

acının bedenimde olmasına alıştım. bana vurmasına da alıştım. bana isteğim dışında dokunmasına da alıştım.

ama ben  kimsesizliği ruhuma verdiği bu hasara alışamadım. boğazımdaki bu düğüm kalbime sancılar veriyordu.

nefret hiç bu kadar derin olmamıştı ruhumun uçsuz bucaksız delhizlerinde . beni dövdüğü gecenin ardından iki gün geçmişti. bu iki gün içerisinde hayatım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçerken düşünmeye çok vaktim olmuştu. yaralarımı yine para ile susturduğu beni döverken yaralarımı iyileştirmek için getirdiği doktor ve hemşireyi getirmişti.

esarettin kalbi yatan tutsaklık zincirini kırma zamanın gelmiş geçiyordu bile. ben kalbimdeki esareti değil ruhumdaki prangalara söz geçiremiyordum.

 ama artık yapamazdım.  bu son damlaydı. içinde bulunduğum durum daha kötüye gidiyordu. daha önce kaçmayı denemiştim. fakat her defasında beni bulup yakalamıştı.

fakat bu sefer öyle olmayacaktı. onu kendi silahı ile vuracaktım. canavarın öfkesini canavarın nefsi ile vuracaktım.

kapının kolunun açılma sesi yataktan kalkarak kapıya doğru gittiğimde kapıyı kilitlemiştim.

"hazan kapıyı mı kilitledin "diyen pislik herifin sesini duydum.

"evet kapıyı kilitledim ne yapacaksın kapıyı mı kıracaksın "dediğimde daha önce yapmadığı şey değildi.

"hazan bak aç şu kapıyı "dediğinde dudaklarımda acı bir tebessüm oluştu.

"açmıyorum "diye sesimi yükselttim. "açmıyorum defol git bıktım senden bıktım senin bu zalimliğinden bıktım "diye bağırdığımda gözlerim dolmuştu.

"nefret ediyorum senden anlamıyor musun nefret içimdeki insanlığımı öldürüyorsun "dediğimde derin bir nefes aldım.

"hazan aç şu kapıyı konuşalım"dediğinde güldüm. "seninle konuşmak falan istemiyorum ruh hastası manyak "diye bağırdığımda birden kapıya vurdu.

"sus "diye kükreyen sesi ile daha da üstüne gittim.

"manyak değil misin ruh hastasın ha "diye aynı şekilde bağırdım.

"sus dedim lan sus "diye bağırdığında bir daha yumruk attı.

"susmuyorum anladın mı susmuyorum senden nefret ediyorum senden "dediğimde bir süre ses gelmedi kapının diğer tarafından. başımı kapıya yasladım. gözlerimi kapattım. gitmişti.

"senden kurtulacağım bu evden kurtulacağım "diye fısıldadığımda sakin olmaya çalıştım.

ben hazandım. zalime boyun eğmeye güçlü hazan.

AKŞAM-GECE YARISI...

karanlığın boyandığı gökyüzünün kudret seması bütün mardinin üzerinde geceye ev sahipliği yaparken elimdeki küçük çanta ile ses çıkarmadan odamdan çıkmış yukardaki avluya gidiyordum.

azat denen pislik bir kaç saat önce gelmişti. kapıyı açmamıştım yine. sabah olduğu gibi bir kaç bağırtı ile geceyi sonlandırmıştık. şimdi ise sekiz yıl tutsak olduğum bu hapishaneden kaçıyordum.

varlığımı bir adamın psikolojik sorunları ile ömrümü feda edemezdim.

üst kattaki avlunu arka tarafında olan taş basamaklara baktım. elimdeki çantayı aşağı atıp  dikkatli bir şekilde duvardaki kalın sekmelere basarak aşağı inmeye başladım. kim bu konağın mimarisini tasarladıysa Allah ondan razı olsun.

sonunda kendimi aşağı bıraktığımda derin bir nefes alarak çantamı aldım. ve boş sokakta kimseye görünmeden yoluma devam edecektim ki daha bir kaç adım atmıştım ki "hazaaaaaaann"diye bağıran azatın sesi ile arkama bakmadan kaçmaya başladım. 

"efendim işte orada "diye bağıran korumaların sesi beni ifşalarken durmadan koşmaya başladım mardinin ara sokaklarında.

duramazdım. ne pahasına olursa olsun durmamalıydım.

nefesim ciğerlerimde patlayacakmış gibi olurken nefes nefese durmak zorunda kaldım. arka sokaktan geçen tanıdık arabayı gördüğümde nefesim boğazımda kaldı. 

kaçmaya devam ettim. "hazan gel buraya "diye bağıran azadın sesi ile durmadım. kaçmaya koşmaya devam ettim.

diğer sokaktan çıktığımda önüme çıkan araba ile az kalsın çarpışacak iken araba durdu. nefes nefese gözümü alan far ışını elim ile siper ederken arabanın kapısı açıldı ve iki gün önce o otel davetinde gördüğüm yabancı gözlerin sahibi ile karşılaştım.

"bin arabaya çabuk !"diye bana endişeli bir ifade ile bakan adamla başımı sallayarak tek çözüm yolu bu olduğuna kanaat getirdim. düşünmenin vakti yoktu.

arabayı çalıştıran ela gözlerin sahibi yabancı adam  gaza bastığında arkama bakmadım.

belki bu bir kurtuluş değildi ama esaretten firardı.

BÖLÜM SONU...

**************************************************************************

BAYA İYİ OLDU HE NE DERSİNİZ. BÖLÜM HAKKINDA YORUMLARINIZI ALAYIM. NASIL BULDUNUZ?

HAZAN-MPREGxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin