11

494 84 103
                                    

"Sonra ne oldu?"

"Bu kadar işte, öptüm ve yanına geldim."

"Ne hissediyorsun peki canısı, var mı kelebekler?"

"Ne kelebeği beom ya, zordan yaptığımız numara işte işin özünde, sadece beni sinir etmek için ekstra efor sarf ediyor piç."

"Adam sana baştan söylemiş ben temas ederim sevdiğime yoksa şüphelenirler diye."

"O öpseymiş o zaman, ben neden öpüyorum?"

"Öpmesini mi isterdin hayırdır?"

"Cümlelerimi çarpıtma lütfen!"

"Aman aman, nazlanma dönemindesin sen belli."

"Ya! Ortada bir ilişki bile yok sen nazlanma diyorsun, bir ilişki istemiyorum ayrıca hazır da değilim zaten, hele jeongin gibi birini asla istemiyorum."

"Jeongin gibi biri derken de çok ayıp oldu amk, ne yaptı bu çocuk sana?"

"Sorun da bu işte, hiçbir şey yapmadı. Sadece, o çok farklı benden, bir kere çok laubali, çok rahat, mesela oturuşu bile beni rahatsız ediyor, odun bir kere, romantik falan değil. Ben kibar ve olgun birinden hoşlanırım hoşlanırsam, jeongin bu tanımın dışında kalıyor tamamen."

"Biri beni böyle gömseydi ağlardım bu arada."

"Ya of, bana uygun değil de geç işte."

"Anasını siktin çocuğun."

"Yüzüne gidip bağırmadım sonuçta?"

"Ne oldu benim meleğime, kim bu şeytan ya?"

"Grr."

Kafama yavaşça vuran beomgyu'ya gülümserken gözlerimi önümdeki heykelden çekmedim, elimdeki çekiç sesi beynimde bir o yana bir bu yana vurup dururken o da yanıma oturup işine geri döndü tekrardan.

Jeongin'i arkadaşlarıyla beraber orada bıraktıktan sonra dersime gelmiştim, birkaç saattir de aralıksız bu melek figürüne şekil vermeye çalışıyordum. En zor olan kısmı, kanatları bittiği için iyice rahatlamıştım, dersimin çıkışında da yeji ile buluşup kütüphaneye gidecektik okulumuzun tarihini araştırmak amacıyla.

"Dersten sonra işin var mı, kahve içelim."

"Yeji ile kütüphaneye gitmem gerek, gösteri için okulun kurucusunu araştıracağız. Aslında o gidip bakacaktı ama ne kadar üşengeç olduğunu biliyorsun, öyle bir kitaplara göz gezdirip yok dedi bana eminim."

"Salak o bayan cinsi he."

"Çok tatlı biri ya deme öyle."

"Jeongin de tatlı değil mi?"

"Ne alaka gyu?"

"Öylesine söyledim aşkısı, manitan sonuçta."

"Beni söylediğime pişman etme bak, ayrıca sakın minho ve chan'a da belli etme, gebertirim seni."

"Tamam dedik ya be, tehdit edip durma beni."

"Tehdit değil, uyarı."

"Çok farklı evet."

Birbirimize sataşarak heykellerimizi yaparken olduğumuz salonun kapısının açılmasıyla oraya döndürdüm bir anlık bakışlarımı, jeongin'i beklemiyordum tabii.

"Aha enişte geldi."

"Kes sesini."

Eldivenimi ona fırlatıp yerimden kalkarken gözümdeki koruyucu gözlükleri de çıkarıp sandalyeme bıraktıktan sonra hızlı adımlarla kapıya geldim.

 Date || hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin