"Sen şaka mısın, bu kadar şey olmuşken bunu bana şimdi mi söylüyorsun?"
"Ya birden oldu işte gyu, çocuklardan sonra ilk sana söylüyorum zaten."
"Gerçekten o kadar kırgınım ki, kalbimin parçalarını görebiliyorsun değil mi?"
"Abartma ya, beklediğim bir şey değildi zaten benim de. O oyunu oynamasaydık kim bilir daha ne kadar öyle devam ederdik..."
"Seninle konuşmuyorum yalnız?"
"Ya özür dilerim."
Elimdeki kalemi bırakıp ona doğru kaydırdım sandalyemi, geziden gelmiştik sonunda. Biraz stresli anlarımız da olmuştu orası ayrı. Chan ve seungmin'in sürekli atışmasının yanında minho'nun açığımızı yakalama ihtimalleriyle dolu geçmişti dün gecemiz. Jisung'un ona her şeyi anlatacağını biliyordum ama artık zamanı gelmişti, daha fazla minho'yu kandırmak istemiyordum.
"Affet beni."
Dudaklarımı büzüp gözlerine bakmaya çalıştım ancak nazlı arkadaşım gyu kafasını başka tarafa çevirdi, ona söylemek aklımdan çıkmıştı bu heyecanımın arasında, yani kırılmakta haklıydı tabii.
"Gyu~"
Tek çarenin tatlılık olduğunu anladığımdan elini tuttum tatlıca onun ismini söyledikten sonra, bana dayanamazdı zaten, gülmeye başlamıştı hemen.
"Öldürücem seni hyunjin."
"Affet ya, bir daha hemen arayıp anlatacağım sana her şeyi."
"Söz mü?"
"Söz."
"İyi bari, affediyorum seni. Ayrıca o herifle de sonunda mutlu olduğun için seviniyorum, ona söyle sakın üzmesin seni yoksa öldürürüm."
"Umarım, üzeceğini sanmıyorum."
"Kafana takılan en ufak şeyi de gelip bana anlatıyorsun tamam?"
"Biliyorum, hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz."
"Çünkü eskisi gibi olmanı istemiyoruz gerizekalı."
"Keşke o zamanlarda da seninle ve minholarla arkadaş olsaydım."
"Keşke, kaslı kollarımla sana sarılır korurdum o zaman."
Gyu'ya sıkıca sarıldım gülüp, etrafımdaki bütün arkadaşlarımın beni korumak için bu denli dikkatli olması çok hoşuma gidiyordu.
"Her şey çok güzel olur umarım senin için aşkısı, yüzünü asık görmek istemiyorum artık. Şöyle bebiş bebiş gülmen lazım sürekli."
Gülüşümü düşürmeden onayladım onu, jeongin hayatıma girdiğinden beri gülüşüm yüzümden düşmez olmuştu zaten.
Geriye çekilip sandalyeme yaslandım, bu sabah fakülteye beraber gelsek de pratiği olduğu için gitmek zorunda kalmıştı, birkaç saat içinde beni arayacağını söylemişti sonra. Bu zamana kadar araması gerek ama aramadı?
Kafamdaki o tek düşünce yanağıma konan öpücük ve tanıdık kokuyla sonuca kavuştu, gülüşüm büyüyüp kıkırtıya dönüştüğü anda kafamı da ona doğru çevirdim.
"Geciktim birazcık yavrum, özür çiçeklerim var ama?"
Uzanıp dudaklarımı da öptü hızlıca, sorun olmadığını belli eder şekilde kafamı salladım ve uzattığı pembe lalelerden oluşan buketi aldım elime.
"Hoşgeldin."
Yanıma oturduğunda gyu da gülerek bizi izlemeye devam etti, benim mutluluğumla mutlu oluyordu resmen. İnsanın böyle dostlar bulmuş olması da çok büyük şanstı gerçekten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Date || hyunin
FanfictionJeongin: Yanik bana bu beyler -- Hyunjin: Dediginiz gibiymis Herif oluyor askimdan amk ___________________________________________________ Bu kitap @hyunjj_'a (yani bana) aittir. Bunu başka bir sitede okuyorsanız, telefonunuzun/bilgisayarınızın tehl...