Bölüm 5: Kör Kuyu

2.4K 315 1.6K
                                    

BİZİ AYIRAN ÇİZGİ

🖇️

24.02.2024

Oy ve satır arası yorumları arttıralım, olur mu? 🤍

İyi okumalar.

Lana Del Rey - Say Yes To Heaven

Tamino - Indigo Night

"En ağır yük sırdır, aşk olsun taşıyabilene

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"En ağır yük sırdır, aşk olsun taşıyabilene."

La Fontaine

🖇️

BÖLÜM 5: "KÖR KUYU."

Karşımda duran adama baktım saniyeler bir bir akarken. Gözlerimi alamadım uzun kirpiklerinin arkasına saklanan inci tanelerinden. Kelimenin tam anlamıyla yıkılmaz, yenilmez, sarsılmaz bir ölümsüze benziyordu. Sanki hiçbir el onu bir santim bile yerinden kaydıramaz, sendeletemezdi. Hiçbir söz onun saydam çemberinden içeri girip göğsüne şiddetli bir darbe indiremezdi. Yalpalatamazdı. Kumdan kaleler gibi sıcaktı varlığının hissettirdiği ancak mutsuzluk ve gözyaşı dolu taştan kaleler gibi soğuktu da hissettiği; gözlerinde yaşanıyordu o buzul fırtınası. Görüyordum. Dünyayı yakmak ister gibi kudretle dururken aslında kendi içinde nasıl da buz tuttuğunu, buna rağmen titrediğini gizlemek istercesine nasıl kaskatı kesildiğini görüyordum.

Uzun bir boyu vardı. Öyle ki gözlerimin tam önündeydi semsert duran göğsü. Kısa boylu değildim, hemcinslerime nazaran uzun bir kadın sayılırdım fakat buna rağmen gözle görülür bir boy farkımız olduğu reddedilemezdi. Bana bakarken kirpiklerinin arasından bakıyordu bu sebepten. Bir şahin gibiydi. Keskindi bakışları. Her an bir ceylanı avlayacak gibi etrafı gizlice, hissettirmeden süzüyordu ve bunu hiç çekinmeden yapıyordu. Oyunbozan. Göz temasını hiç kesmiyor, kaçırmıyordu bebeklerini. Kapkara gözleri, bununla uyumlu bir şekilde gece karası saçları vardı. Ancak ışık vurduğunda yanılsama olsa gerekti ki açılıyordu renkleri. Henüz yeni tıraş olmuştu, bembeyaz teninde pürüzsüz bir aydınlık vardı.

Gece ile gündüzün ahengi gibiydi çehresi.

Yutkundum.

Ben araftaydım çünkü, araftım. Ne gece ne de gündüze ait bir şafak vaktiydim. Aralık bir kapı eşiğinde bekleyendim.

Sargı bezli elim, ölüm soğuğu gibi buz kesmiş avcunun arasında beklerken çantamın içinde duran telefonum titremeye başladı. Ardından kulaklarımı sesi doldurdu ve irkilerek kendime geldim. Önce bakışlarımı kaçırdım ondan, ardından elimi. Alelacele bir şekilde kucağımdaki kitapları düşürmemeye çalışırken çantama yeltendim fakat pek başarılı olamadım. Kitaplarım kollarımın arasından sıyrılıp yere düşecekti ki Oyunbozan tek bir hareketiyle, oldukça usta bir şekilde kucakladı üçünü de. Ben aklını kaçırmış bir deli gibi ne diyeceğimi bilemez hâlde bir ona bakıyor bir de çantamda telefonumu arıyordum. Sonunda bulduğumda öksürerek boğazımı temizledim, "Bir saniye," diye mırıldandım ve o kitaplarımı tek eliyle tutarken aramayı yanıtladım, ardından telefonu kulağıma götürdüm. Düz bir surat ifadesiyle baktı gözlerime, hoşnutsuz gibiydi. Belki de buydu normali.

BİZİ AYIRAN ÇİZGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin