17.BÖLÜM

35 4 15
                                    

[ÇİLEM]

Evet bizi inandırdılar. Hâlâ bu evde kalmaya devam ediyoruz. Bana sorarsanız bende inandım ama içimde hâlâ bir kuşku var. Umarım o kuşku öylesinedir.

Toprakla aramız iyi. Arada bazı davranışlara kalkışıyor ama ben izin vermiyorum. Ama beni hoş buluyor,gözlerinde görüyorum.
Ama ne zaman o okyanusa gitsem hep batıyorum ve gözlerimi açamıyorum. Hiç bir zaman suyun içinde gözlerimi açamıyorum,birsey izin vermiyor.
Çok sık gitmiyorum oraya yani bizde doğuştan istekli değiliz.
Bana sorucak olursanız bilmiyorum. Daha önce hiç aşık olmadım. Benim aşk dediğim şey anca filmlerdeki ve kitaplardaki karakterlere hayranlık duymak.
Ama Toprakta hissettiklerim çok farklı. Bu aşk değil,başka birşey. Ona tam anlamıyla güvenemiyorum. Ama onun kokusu ve gözleri başımı döndürüyor.
Nefesi,elleri,saçları,gözleri ve dudakları...

Kalbim ne kadar hızlı çarpsada bunu istemiyorum. Ona güvenmiyorum. O bizim 1 yılımızı ve bundan sonraki yıllarımızıda maf edecek kişi. Ama Ona bir şans verdim. Belkide düzeltir ama eyer bunuda maf ederse...

*

Öğle gibi hepimiz bahçedeydik. Ben ve Ayça bitkilerle ilgileniyor diğerleride başka şeylerle meşguldü. Toprak ve Ekin evdeydi.

-Ayça bak aklıma ne geldi.(Çilem)

Ayça bana baktı.

-Hadi biraz dışarı çıkıp burayı keşif edelim. Baya bir süredir burdayız ve hiç bu evin çevresinden dışarı çıkmadık.(Çilem)

-Çok tehlikeli bizi bulabilirler.(Ayça)

-Aman Ayça bunca zamandır gelmediler bundan sonrada gelmezler. Hadi kalk.(Çilem)

Ayağa kalktım ve Ayçayıda kolundan tuttup ayağa kaldırdım.

-Hayde kızlar!
Demiri attık,adayı keşife çıkabiliriz.(Çilem)

Bahçe kapısının önünde durdum ve arkamı dönüp kızlara baktım. Hepsi bana meraklı gözlerle bakıyordu. Elimle "gelin" işareti yaptım. Bunun ardından kızlarda koşarak kapıya geldiler.

Kapıdan dışarı çıktık ve yokuş aşağı koştuk.
Bu duyguyu çok özlemiştik. Kendimizi az birşey olsa bile özgür hissediyorduk. Kollarımı havaya kaldırdım ve rüzgarı parmaklarımda hissettim. Rüzgar parmaklarımın ve saçlarımın arasından geçip gidiyordu. Yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. Gözlerimi kapattım ve koşarken zıplamaya başladım. Yokuş aşağı indiğimiz için her zıpladığımda kendimi uçuyormuş gibi hissediyordum.
Sonunda düz yola geldiğimde gözlerimi açtım. Etrafa baktım ve kocaman bir kahkaha atıp kendi etrafımda dönmeye başladım. Kendimi özgür hissediyordum.
Herşeyden uzak,mutlu.
Tehlike yok.

Dönmeyi durduğumda kızlara baktım. Onlarda çok mutlu görünüyordu.

Bir süre ilerledikten sonra ağaçların arasında küçük bir köy olduğunu gördük. Aslında bir köy sayılmazdı. 5 tane ev ve evleri ikiye ayıran bir dere vardı. Derenin üstünde de küçük bir köprü.

Derenin başına gelince ayakkabılarımızı çıkardık ve dereye girdik. Buz gibi su parmaklarımın üstünden hızlı bir şekilde akıp gidiyordu. Bir süre sonra işleri daha eğlenceli bir hale getirmek için kızların üstüne su sıçrattım. Evet bu bir savaş ilanıydı.
Kızlar benim savaş çanlarımı çalmamla birlikte siper aldı ve atışa hazır hale geldiler. Beş saniye boyunca bakıştık. İlk kim başlatacak diye kızların hepsini izledim. Ve sonunda başlangıcı Damla yaptı. Hızlı bir şekilde Nisanın üstüne su sıçratmaya başladı. Bunu görür görmez bende Ayçanın üstüne su sıçratmaya başladım. Hep beraber birbirimizi ıslatmaya başladık.

ATEŞTEN 10 TAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin