Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
-Arif Nihat Asya -Vatan; anadır, babadır, eştir, yuvadır, ailedir. En önemlisi nefestir, huzurdur, ruhtur vatan.
Doğup büyüdüğün uğruna can alıp, can vereceğin yerdir vatan.Küçüklükten beri içimde taşıdığım bir aşk, vatan aşkı. Yurdum, bayrağım, atalarım.
Ben Asena Türk.
Teğmen Asena TÜRK.
*****
Acilen hazırlanıp askeriyeye gitmem gerekiyor ve ben şuan hâlâ aynadaki aksimle bakışmaktaydım.
Annem Kazakistanlı bende genleri annemden aldığım için çekik gözlüydüm, gözümün altında ve dudağımın altında hafif küçük benler vardı. Yeni uyandığımdan dolayı şuan yeşil gözlerim gözükmüyor diyebilirdimde. Kısa siyah saçlarımı kıskaç tokayla tutturdum. Yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Saçımı tarayıp sıkı bir at kuyruğu yaptım.
Odama geçtim. Hilal hâlâ uyuyordu, öğretmen tabi. Daha dersine vardı. Dolabıma ilerledim. Siyah bir kumaş pantolon ve siyah boyunlu bir kazak giydim. Makyaj masama oturdum. Gözüme maskara, dudağıma da hafif bir sonbahar rengi ruj sürdüm. Hayatımdaki bütün şansı açık tenli ve çekik gözlü oluşumda kullanmışım. Ha birde bordo bere oluşumda. Onu unutmayalım.
Deri ceketimi alıp giydim. Boy aynasından bi baktım kendime. Tamamdı. Odamdan çıktım. Hilalin odasına girdim bu sefer, mışıl mışıl uyuyordu. Üstünü örttüm. Yüzüne düşen kumral saçlarını geri ittim. Odasından çıktım. Bu seferde evden ayrılmak için kapıya ilerledim. Siyah botlarımı giydim. Dışarı çıktım. Yüzüme vuran soğukla birlikte karlara kaplı Şemdinli karşıladı beni. Hakkaride Şemdinli ilçesinde yaşıyorduk. Sınıra yakın, malum.
*****
Tüm tim yemekhanede oturmuş yemeklerini yiyorlardı. Asena'nın bir işi varmış askeriyede, yemekhanede yanlarında değildi.
"LAN!" diye birden yerinden kalkıp elindeki telefona sinirle bakıyordu Günay. Tim ona baktı, üzerindeki gözleri fark edince herkese bir baktı ve tekrar yerine sindi. "Ne oldu lan, yine ne halt yedin?" dedi önündeki yemeği yerken Orhan. "Yok abi ne haltı? Birşey yok." diye ağzının içinde mırıldandı Günay. "Sen ve bi' haltlar karıştırmamak, şüpheli." Yanındaki Kara ya çevirdi bakışlarını bu sefer Günay. "Sen benim ne zaman bir halt karıştırdığımı gördün kardeşim." Barış güldü. "Lan sen bi bok yemeden durabilirmisin?" Bu sefer kahkaha attı Barış. Sinirleniyordu Günay. Evet, yerdi bi boklar karıştırırdı bi haltlar. Ama inkar etmeye devam etti."Nesi komik oğlum,ne gülüyorsun?"
Toygar yine her zamanki gibi kaşları çatık, aşırı ciddiydi. "Lan oğlum bi' kesin. Başlicam haltınıza bokunuza he. Kafa kalmıyor sayenizde." diye yükseldi birden. Herkes anında sustu. Yemeklerini yemeğe devam etti.
"Asena nerde?" dedi bu sefer Toygar sinirli bir edayla. "İşim var dedi komutanım. Bilmiyoruz." Erten'in cevabına başını salladı sadece Toygar.
"Komutanım bugün biraz fazla ciddi ve sinirli duruyorsunuz, n'oldu?" Kubatın sorusuna da konuşmadan 'sanane lan' bakışıyla cevap verdi. Evet genelde de sinirlidir,ciddidir,çatık kaşlıdır ama bugün bir ayrı sinirli,ciddi,çatık kaşlıydı.Bu halini Birol da fark etmişti.
Birol ve Toygar çok yakın arkadaşlar. Ama bu arkadaşlıklarını mesleklerine yansıtmazlar. Aslında timin hepsi dosttur,kardeştir. Bu sadık dostlar;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY YILDIZ
General Fiction"Gücünü acılardan alan bir kız, hayatta her zorluğun üstesinden gelebilir."