12. BÖLÜM

127 11 8
                                    

Konuşmuyor, anlatmıyor diye
hissetmiyor sanmayın.
Kimisi içine atar çığlıklarını.

              ~Cemal Süreya

Bir kaç günün ardından sonunda artık bu hastaneden kurtulabilmiştim. Artık bir ağrım sızım yoktu, nadir bir şekilde eğilip kalkarken oluyordu sadece o da çokta önemli değildi.

Ayaz ise biraz daha kalmalıydı hastanede, ardından o da çıkacaktı. Durumu iyidi.

Ayazın yanına gittim. Biraz konustuk, öncekine göre şuan çok daha iyidi. Benim için böyle bir şeyin başına gelmesi fazlası ile üzüyordu beni.

Onunla süren kısa konuşmanın ardından eve gitmek için işlemleri halledip çıktım. Fırat amca benimle geldi. Aslı yenge ise Ayazın yanında kalacaktı Hilal ile.

Artık işime gitmek istiyordum. Timi bile özlemiştim. Toygar o geceden sonra hiç yanıma gelmedi. Fırat amcayı yada Aslı teyzeyi arayıp durumumu soruyormuş sadece.

Gelmemesi benim için daha iyi olurdu zaten. Çok farklı ve garip hissediyordum. İçimde ki bu duyguyu adlandıramıyordum. Beni öpmesi ve benim salak gibi karşılık vermem...

"İyisin değil mi?" diye sordu Fırat amca.  Aklımdaki bütün düşünce bulutları dağılıp gitti. "İyim." diyerek cevap verdim.

Babam denen aşağılık herif acaba şuan neredeydi? Arabaya binmiş eve gidiyorduk. "Amca, o adama ne oldu?" diye sordum. Derin bir iç çekti ve bana dönüp gülümsedi. "Polisler peşinde, yine kaçmayı becermiş. Aranıyor." dedi.

O adam beni öldürmeden asla rahatlayamazdı. Ne yapıp edip onu ben öldüreceğim. Çünkü yemin ettim, annemin intikamını alacaktım yaptığı hiç bir halt yanına kalmayacaktı.

Annemin, aklımdan yüzü ve sesi ne kadar yavaş yavaş silinse de, o adam tarafından vurulup yerde kanlar içinde yattığı zamanı asla unutamıyordum ve unutmayacaktım.

Onu, onun yaptığı şekilde ansızın öldüreceğim. Bir başkası değil, ben. Bir hastalık değil, ben. İlaçlar değil, ben. O benim ellerimde geberip gidecekti. Yemin etmiştim.

Uzunca bir süre konuşmadık. Ne ben ne de Fırat amcam. Bu sessizliği böldüm. "Amca, sizin önemli bir işiniz vardı. Antalyaya döneceksiniz, ne oldu?" diyerek sordum. Gülümsedi. "Çokta önemli değil Asenam, boş ver."

Yine sessizlik çöktü ortama, başımı cama yaslayıp dışarıyı seyrettim. Biraz böyle gittikten sonra Fırat amca konuştu. "Toygar ile nasılsınız?" diye sordu. Ne alakaydı? Kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Ne? Ne alaka?" Omuz silkti ve tekrar yola döndü. "Sana söylememiş demekki. Hatırlamıyorsun."

Ne dediğini gram anlayamıyordum. "Daha açık anlatırmısın amca?" diye sordum. Hafif bir gülümsedi. "Sen çocukken, daha bizim evimizdeyken. Sürekli bir çocuk gelirdi seni görmeye. Hatırladın mı?" diye sordu. Durup biraz düşündüm. Evet vardı öyle bir çocuk, sürekli beni görmek için gelirdi yanıma oyun oynardı benimle. İsmini unutmuştum, aklıma gelmiyordu. Ayrıca şuan o ne alakaydı?

"Evet, vardı öyle biri hatırlıyorum. Ama ismi aklımda değil." dedim. Gülüşü büyüdü. "Biraz düşün bakalım." dedi sadece ve sustu. İyi de hatırlamadığım bir şey aklımda olmadığı için hatırlamıyorum zaten. Nasıl hatırlamaya çalışayım ki?

Uzunca bir süre sadece ismini düşündüm ama onunla fazla konuşmazdım bile, ismi aklıma gelmiyordu. "Hatırlayamıyorum, neydi adı?" diye sordum en sonunda.

Evin önüne gelince frene basıp durdu ve bana baktı. "Boş ver, zaten bende hatırlamıyorum. Belki sen biliyorsundur diye söyledim." diyip kestirip attı. Biliyordu, lakin bunu söylemekten şu an vazgeçmişti.

AY YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin