4. Bölüm

227 18 12
                                    

O yüzünü bana çevirir çevirmez ben tekrar güvercinlere döndüm. İnşallah böyle ilerlemez. "Sen sadece canın sıkkınken buraya gelirsin. Ne oldu?" Sen nerden biliyorsun komutan. Harbi kimse bunu bilmez, Hilal bile. O nerden biliyordu. Bu düşüncemi dile getirdim.

"Siz nerden biliyorsunuz komutanım?"
Bakışlarını güvercinlerden çekip bana döndü ve tekrar yüzüme baktı. Bende baktım. Eli ensesindeki saçlara gitti. Uzunca sadece bakıştık, ben tekrar güvercinlere dönüp elimdeki paketin içinden yemleri güvercinlerin önüne atmaya devam ettim. "Derin, o şehit olduğu zaman da buradaydın." durdum. Bir yıl önce bizim timden şehit olan Derin...

Üzerimize bir hüzün çöktü. Bu hüzünü dağıtmak için devam etti Toygar. "Askeriyede de bir olay yaşamıştın. Yine o günde üzgündün ve buradaydın."

"Burada olmamın nedeni şuan güvercinler komutanım. Öylesine yani." Yavaş yavaş başını salladı sadece. "İnanmadığımı anlamışsındır umarım." geriye doğru yaslandı. "Komutanım şuan bunu neden merak ediyorsunuz?"
Klasik cevabını verdi tabikide. "Sanane?" Sesli sesli, ellerimi göğe kaldıra kaldıra, Allahtan sabır dilememe ramak kalmıştı. Kaşlarımı çattım. Komutanım belki özel, ha belki özel. Bananesi mi var?

'Dinliyorum' der gibi başını sallayınca bende pimi çekilmiş bomba gibi patladım artık. "Komutanım özel olabilir, bu kadar neden zorladınız anlamıyorum. Ayrıca çok merak ettiyseniz söyliyim. Birinci nedeni babam denen aşağılık herif. İkinci nedenide siz." Son söylediğim siz' kelimesini biraz fazla bastırarak söylemiştim.

Şaşırdı, öylece baktı sadece ve kaşlarını çattı. "Ben?" Ya, ya evet sen. Başımı hızlı hızlı aşağı yukarı sallayarak onayladım. "Siz." Tek kaşını kaldırdı, elini 'ne alaka' şeklinde salladı. Çok alaka komutanım çok alaka, ben sizden kaçtıkça siz dibimde bitiyorsunuz. Keşke bunu da diyebilsem ama demedim. "Neden, ben?" dedi.

Cevap olarak ne diyeceğimi bilemedim. Baktım sadece aynı şekilde oda sadece baktı. 'Şey komutanım siz yakınımda oldukça ben, ben olamıyorum o yüzden.'

"Rahatsız oluyorum." Vay anasını sayın seyirciler, denmesi gereken neydi ne oldu. Kaşları havalandı, dişlerini sıktığı çene kaslarından belli oluyordu. "Benden mi?" dedi şaşırmış bir şekilde. Kala kaldım ne desem bilemedim, çünkü ondan rahatsız olmazdım. O sadece etrafımda olduğu zaman nefes alış verişimden, kalp atışıma kadar herşey değişiyordu. Öyle dedim öyle devam edeceğim artık.

"Evet." bana bakan gözleri oturduğumuz banka, oradan da güvercinlere döndü. Çene kasları aşırı belirgindi, aynı şekilde sıktığı yumruğu yüzünden oluşan damarlarıda. Ayağa kalktı birden. Başını çevirip bana baktı. Tekrar önüne dönüp derin bir nefes verdi ve hızla ilerledi. Arkasından baktım sadece.

Güvercin arkadaşlar, diğerlerinide çağırın. Bugün size ziyafet. Banada yeni bi' dert var.

                             *****


Tim Asena ve Toygar hariç beraber sohbet ediyorlardı.

"Karagümrük yanıyor, polis beni arıyor.
Karagümrük yanıyor, herkes benden biliyor." diye ağzının içinde keyifle mırıldanıyordu Erten.

"Trabzonum nasıl aldı ama maçı." dedi Erten gülerek time. Trabzonlu tabii, hangi takımı tutacak başka. Birden ensesine yediği bir fenerli şamarı alınca sustu. "Lan karagümrükü yendiniz boş laf yapma şimdi burda." Orhanın şamarından sonra bi' sendelendi Erten, Orhana döndü. "Olsun komutanım, 5-1 aldık. Baya iyiyiz." Uyudu uyuyacak hâlde olmasına rağmen konu maç olunca dikkatini çekti tabii Birolun. Gözleri kapalı, başı geride konuştu. "Beşiktaş daha iyi." Tam birşey diyip dalga geçecekti Barış, vazgeçti. Çünkü Birol ne kadar belli etmesede koyu Beşiktaşlıdır. Götüne kurşun yemek istemezdi.

AY YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin