JUNGKOOK
Yoongi on yedi yaşından beri ailesinden ayrı yaşıyordu. Çünkü onu dağıtan bazı şeyler yaşamıştı on yedisinde.
Babası her zaman onun hayatında büyük bir sorun olmuştu. Adam alkol bağımlısı olmasının yanı sıra şiddet bağımlısıdıydı da.
Yoongi özel yaşamından bahsetmeyi pek sevmese de nadiren bize açılırdı. Özellikle içtiği zamanlar sadece babasının adını sayıklayıp dururdu.
Annesi ise her zaman olayların dışında kalıyormuş. Yani Yoongi'ye zararı olmasa da faydası da yokmuş. Babası ona henüz küçük bir çocukken şiddet uyguluyormuş ve kurtarmak için çabalamamış annesi.
Şimdi ise belki evindedir diye düşünerek onun evine gelmiştik. Ben ve Namjoon biraz olsun sakinlemiş de olsak Jimin hâlâ panikti.
Çünkü Yoongi bundan birkaç sene önce sevdiği kızı kaybettiğinden bizden önce Jimin'i aramış, ilk ona ağlamıştı.
Sevdiği kız babası tarafından öldürülmüştü. Yoongi'nin gözleri önünde camdan aşağı savrularak can vermişti.
Kapıyı hafifçe tıklattım. "Yoongi! Biz geldik dostum, açar mısın kapıyı?" dedim sesimi duyurmak isteyerek.
İçeriden hiçbir ses gelmiyordu. Bakışlarımı ardımda duran Jimin'e ve Namjoon'a çevirdim. Hepimiz çaresiz hissediyorduk.
Az sonra Yoongi'nin sesini duyduk. Hepimiz hemen kapıya döndük. Tekrar kapıyı tıklatan bu sefer Jimin olmuştu. "Aç şu lanet olası kapıyı!" diye çığırdı öfkeyle.
Yoongi'nin ağzından birkaç küfür fırladı. Birkaç saniye sonra anahtar kapı deliğinin içinde döndü ve açıldı.
Sağ elinde bir sigara vardı. Yeşil saçları karışmış, uykusuz olduğunu belli eden gözleri şişmişti.
Harabe gibi görünüyordu.
"Yoongi!" dedim panikle gözlerimi büyüterek. Jimin ikimizinde önüme geçerek hiçbir şey söylemeden Yoongi'nin boynuna atladı.
Yoongi birkaç saniye hiçbir tepki vermedi. Ancak ardından onunda kolları Jimin'e sarıldı. Başını Jimin'in omzuna gömerek ağlamaya başladı usul usul.
Ve o an anladım ki, insanın bazen ihtiyacı olan tek şey birinin ona sarılmasıydı.
Namjoon da onlara sarıldı. Üçü bir bütün olmuşken ben de sarıldım. Hepimiz Yoongi'ye sarılıyor, onun yanında oluyorduk.
Çünkü o buna çok ihtiyaç duyuyordu ve biz her zaman burada olacaktık. Birkaç dakika boyunca hepimiz aynen bu pozisyonda kalmaya devam ettik.
Sonunda ayrılan Yoongi oldu. Elleriyle gözlerini ovuşturarak gözyaşlarını dindirmeye çalıştı. İnsanların onu ağlarken görmesinden hiç hoşlanmazdı.
"Tamam lan," dedi burnunu çekerek. "Yeter bu kadar drama, geçin hadi içeriye." dedi kapıyı örterek.
Jimin dolmuş gözleriyle ona gülümsedi ve içeriye doğru beraber ilerledik. Her zaman ki gibi evi benim kafamdan bile daha karışıktı.
Her bir köşede alkol şişeleri vardı. Masasının üzeri küllüklerle doluydu. Koltuğun üzerinde duran bir battaniye vardı. Battaniyenin üzerinde ise bir okuma kitabı vardı.
Yoongi acılarıyla tek başına başa çıkmak için çabalayan biri olmuştu her zaman. Bize bile zayıf yönlerini göstermekten nefret ederdi.
"Geçin bir yerlere," dedi eliyle salonu göstererek. Hepimiz bir tarafa otururken Yoongi de koltuğa yerleşti.
"Neredesin sen?" diye direkt konuya girdi Jimin. Yoongi ise başını tutarak ağır ağır koltuğa uzandı ve battaniyesini üzerine örttü. Yeni bir sigara yakarak dudaklarının arasına yerleştiriyordu ki Namjoon elinden çekerek "İçme artık." dedi ve sigarayı kendi dudaklarına yerleştirdi.
"Ulan ben içmiyorum da sen niye içiyorsun?" diye yükseldi. "Çünkü sen çok fazla içiyorsun." diye yanıtladı Namjoon.
Birkaç küfür savurarak tekrar koltuğa uzandı. Hepimiz bakışlarımızı ona diktik. "Sorumuza cevap ver," dedim üstüne basa basa "Neredesin sen?"
Derin bir nefes verdi. "Pederle birbirimize girdik," dedi kısa keserek. Babasına hiçbir zaman baba demezdi çünkü ona bu kelimeyi layık görmüyordu. En iyi ihtimalle peder der ya da küfrederdi.
"Bir şey yaptı mı sana?" diye sordu Jimin endişeyle. Yoongi hızla kafasını sağa sola salladı "O bana hiçbir şey yapamaz."
Yoongi bundan birkaç sene önce sevdiği kızı kaybetmişti. Onu kaybettiği günün hemen akşamında ise babasıyla çok büyük bir kavga etmişti.
O gece babası onu öldürisiye dövmüştü ve Yoongi ona bilerek karşılık vermemişti. Çünkü sevdiği kızı kurtaramadığı için kendisinin de acıya maruz kalması gerektiğini düşünmüştü.
Babası önce sol elinin üç parmağını kırmıştı. Bedeninde sayılamayacak kadar ezilmeler ve çürükler oluşmuştu. Ve Yoongi tüm bunlara bilerek susmuştu. Çünkü o an acı çekmek istiyordu. Kendisi bilerek dövdürtmüştü aslında.
"Neden kavga ettiniz?" diye sordum yutkunarak. Bakışları donuklaştı ve tekrar derin bir nefes verdi.
"Çok sarhoştum," diye başladı. "Dün gece kendimi bok gibi hissediyordum ve onun benden neden nefret ettiğini anlamaya çalışıyordum."
O dediği kişi babasıydı ve her sarhoşluğunda aklına sadece babası geliyordu. Bu yüzden bizim yanımızda bile sarhoş olmamaya özen gösteriyordu.
Hatırlıyorum, bir gün yine sarhoş olduğunda "baba" diye sayıklayıp durmuştu. Sanki sürekli ona hesap soruyordu. "Beni neden sevmedin baba?" diyordu.
"Sarhoşlukla beraber gidip onun kapısına dayandım ve beni neden sevmedin diye sordum. O da kavga çıkardı." diye özetledi konuyu.
Bakışları doğrudan tavandaydı. İçten içe acı çektiğini biliyordum ancak bunu belli etmiyordu. İnsanlara karşı çok iyi bir maske takınmıştı.
"Neden beni sevmiyor sizce? Çok kötü bir evlat mıyım?" diye sordu adeta küçük bir erkek çocuğu gibi.
"Kapa çeneni aptal." dedi Namjoon hızla. "Kötü olan sen değilsin o."
"Biz varız," diye devam ettirdim Namjoon'u. "Annende, babanda, kardeşinde oluruz biz senin."
Jimin ayaklandı ve Yoongi'nin tam gözlerine bakarak "Her şeyin oluruz biz senin." dedi.
Yoongi hepimizin üzerinde gezdirdi bakışlarını. Gururlu bir baba gibiydi şu an. "Var ya, iyiki varsınız lan!" dedi tebessüm ederek.
Hepimiz ona gülümsedik. Biz hepimiz birbirimiz için vardık ve birimiz dahi eksik olsa eksik kalırdık.
Her şeyimizdik biz birbirimizin. Ve nefes aldığım her saniye onlara fedaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILLER SEA | taekook ✔️
Teen Fiction"Katilsin! Ellerin kanlı senin!" "Çocuktum." "Çocuklar cinayet işlemezler." "Denizler en büyük katillerdir Jungkook, bunu hiç unutma." "Denizin ta kendisi sensin Taehyung."