TAEHYUNG
Bu kovalamaca daha ne kadar sürecekti? Daha ne kadar kaçacaktım ben ondan?
Ben onu çok yakından tanıyordum ama ben onun için bir yabancıydım. Nereye kadar bu acı böyle sürebilirdi ki?
Ondan kendimi uzak tutmak istesem de bunu yapamıyordum. Çünkü o Jungkook'du. Çünkü o bütün güzellikleri içinde barındırıyordu.
Tam şu an, her zaman ki gibi başını bir ağaca yaslamış göğü seyrediyordu. Muhtemelen arkadaşlarını bekliyordu.
Belki de tam şu an onun yanına gitmeliydim. Ona onu ne kadar sevdiğimi söylemeliydim. Onu her gördüğümde kalbimin normalden çok daha hızlı attığını söylemeliydim belki de.
Hayatım boyunca hep neyi istediğimi bilerek yaşadım. Annemin koyduğu kuralların dışına bir an olsun çıkmadım.
Çünkü ben anneme çok fazla şey borçluydum. Onun elinden yeri asla doldurulamayacak şeyler almıştım. Ve tam da bu yüzden benden nefret etmekte haklıydı.
Aslında on yaşından önce beni severdi. Çünkü ben onun oğluydum. Ama on yaşından sonra beni oğlu olarak görmemeye başladı.
İstemeden yaptığım bir felaket yüzünden onlarca insanın hayatını mahvetmiştim. Henüz çocuktum oysa.
O felaket geceyi hatırladıkça içim içime sığmıyordu. Evrenden tamamen silinmek, yok olmak istiyordum.
Canım cayır cayır yanıyorken alevimi dindirmeme yardımcı olan tek şey Jungkook'u seyretmek oluyordu.
Buna belki takıntı ya da sapıklık diyenler olacaktır. Adının ne olduğunu umurumda değildi ancak bana onun iyi geldiği kesindi.
Derin bir nefes aldım ve olacak her şeyi göze alarak kendimden emin adımlarla ona doğru ilerledim. Çünkü ben artık kaçmak istemiyordum. Ben artık duygularımı bastırmak istemiyordum.
"Jungkook..." dedim kısık bir sesle. Bakışları bana döndü ve kaşları hızla çatıldı. "Merhaba." dedim.
"Merhaba?" elbette tam şu an beni sorguluyordu. Çünkü ne yapmaya çalıştığımı anlamıyordu. Ona benden uzak durmasını söyleyen bendim fakat uzak duramayan da bendim.
"Nasılsın?" diye sordum ilgili bir sesle. Birkaç saniye yüzüme "ciddi misin?" dercesine baktı. Ardından alaylı bir şekilde güldü.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" dedi son derece ciddi bir sesle. Sinirliyken çok şey oluyordu... Çekici?
"Önce kendi paranla hava atıyorsun, sonra da karşıma gelmiş benimle konuşmaya çalışıyorsun. Çocuk oyuncağı mı lan b-"
Daha fazla onun bağırışlarını ve bana olan öfkesini dinlemek istemedim. Hiç düşünmeden onu bileklerinden yakaladım. Ardından üzerine eğilerek onu yere yatırdım.
Ellerini iki tarafına kenetlemişken sırtı çimlere çarpmıştı. Ben ise üzerinde duruyordum. Yüzlerimiz birbirine o kadar yakındı ki burnu neredeyse burnuma değecekti.
Onun üzerinde ağırlığım varken şoka girmiş gibi bana bakıyordu. Bu hareketi beklemiyor olmalıydı. Dudakları aralı bir şekilde beni seyrederken ben keyifle hafifçe gülümsüyordum.
"Devam etsene." dedim. Etrafımızda hiç kimse yoktu. Ve tam şu an Jeon Jungkook benim altımdaydı.
"K-kalk üstümden." dedi kekeleyerek. Ağırlığımı daha çok verdim ve aramızdaki azıcık mesafeyi de kapatarak burunlarımızı birbirine değdirdim.
"Kalkamam. Üstünde olmak çok rahat."
Bileklerini daha da sıkı tutmaya başladım. O ise hiçbir tepki vermiyordu ama bana engel de olmuyordu. Ve bu beni daha çok deli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILLER SEA | taekook ✔️
Teen Fiction"Katilsin! Ellerin kanlı senin!" "Çocuktum." "Çocuklar cinayet işlemezler." "Denizler en büyük katillerdir Jungkook, bunu hiç unutma." "Denizin ta kendisi sensin Taehyung."