3. İSKELE

85 38 13
                                    

Geldiğimi fark etmişti, hem de en başından beri. Onu uzaktan seyrettiğimi bile fark etmişti.

Bir anlık panikle kalbimin hızlandığını hissettim. Hâlâ hiçbir şey söylemeden dosdoğru karşıya bakıyordu.

Bu iskelede yalnız başına saatlerce denizi alkol içerek seyretmekten ne anlıyordu ki?

"Seni izlediğimi de nereden çıkardın?" diye sordum sonunda. Hafifçe burnundan güldü. Ardından eliyle yanını işaret etti "Otursana."

Muhtemelen insanlarla göz teması kurma sorunu vardı çünkü hiçbir şekilde gözlerime bakmıyordu.

Sözünü ikiletmeden yavaşça yanına çökerek oturdum. Yıldızlar epey güzel görünüyordu. "Neden geldin?" diye sordu.

Omuz silktim. "Gelmem senin için sorun mu?" viskisinden ağır ağır bir yudum aldı. "İnsan sevmem," demekle yetindi.

"Ama sen de bir insansın?"

"Zaten kendimi sevdiğimi falan da söylemedim."

Her şeye bir cevabı vardı ve bütün cevapları insanı susturacak cinstendi. Hiçbir şey söyleyemeden sadece başımı salladım.

"Bugün neden öyle bir şey yaptın?" diye sordum sadede gelerek. "Ne yaptım?" diye sordu rahat rahat. Sabır dileyerek derin bir nefes verdim.

"Neden beni edebiyat dersine götürmen gerekirken başka bir derse soktun?"

O an bakışlarını denizden ayırıp bana baktı. Kaşlarını çatılı birkaç saniye yalnızca yüzüme baktı.

"Seni tanımıyorum bile, ne saçmalıyorsun?" dedi anlamaya çalışır gibi. Harika! Sabahtan beri yanında oturan insanın bile kim olduğunu umursamamıştı. Daha sabah yaptığı bir şey bile umurunda değildi.

Derin bir nefes vererek kafamı sağa sola salladım. "Her neyse ya..." diye söylendim ayağa kalkarak. Adam sabah yaptığı şeyleri umursamadığı için unutuyordu bende hâlâ açıklama bekliyordum.

Ardımı dönüp giderken bana hiçbir şey söylemiyordu bile. Sadece birkaç saniyeliğine dönüp omzumun üzerinden ona baktım ancak o hâlâ sadece karşısına bakıyordu.

Neden ailesi varlıklı olan her insan bu kadar şımarık olurdu ki! Bende hâlâ salak gibi yanına gidiyordum.

Bir kez daha kafama vura vura saçma sapan bir deneyim elde etmiştim. Demek ki neymiş, kimse beni sandığım kadar umursamıyor.

Hızlı ve sert adımlarla elimi cebime koyup ilerlemeye devam ettim. Saat epey geç olmuştu. Hava normal şartlarda gayet güzeldi ancak şu an gecenin vermiş olduğu bir serinlik vardı.

Neyse ki evim buraya yürüme mesafesindeydi. Hızlı Hızlı evime doğru adımlamayı sürdürdüm. Acaba diğerleri Jimin ile baş edebilmiş miydi?

Eve vardığım zaman onlara mesaj atarım diye düşünerek durmadan yürümeye devam ettim.

Evimiz maviydi. İki katlı ve eski bir binaydı. Evimizin alt katında mutfak ve salonumuz vardı. Bir de misafir odası.

Üst katta ise anne ve babamın odası vardı. Bir de abimle benim odam. Hemen yanda ise banyomuz vardı.

Çok lüks ya da büyük bir evimiz yoktu. Olsa bile bir ev içinde huzur olmadığı sürece asla lüks olamazdı.

İsterseniz bir eve milyon dolarlar yatırın, onlarca odası olan bir villa alın, havuzlu falan. O evin içinde mutluluk ve huzur olmadığı sürece hiçbirinin değeri yoktu.

Benim anne ve babamla genel olarak pek bir sorunum yoktu. Babam evine ve ailesine sadık, dürüst bir adamdır. Annemde herkesin çok sevdiği tatlı ve sakin bir kadındır.

KILLER SEA | taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin