Medya, bölüm hakkındaki düşüncemi özetliyor.Bir cumartesi gününden merhabalar.
Bir günlük bir gecikme yaşadık, bunun nedeni benim bölümleri karıştırıp diğer bölümü düzenlemeye çalışmam ve yazdığım uygulamanın gazabına uğramam yüzünden. Resmen bir haftalık emeğimin hepsini saniyler içinde sildi. Çok özür diliyorum ve bunu bir şekilde telafi edeceğimi temin ediyorum.
Bölüm konusu, dövüş. Açıkçası çok eğlendiğim bir bölüm oldu. Umarım siz de eğlenirsiniz.
Keyif alırsanız yıldıza basmayı unutmayın, çekirdekli okumalar diliyorum efendim.
•••
4.Bölüm
Sabahın sekizinde tepede koca bir güneş varken beni gözleri açık ve demir rahatsız bir sandalyenin üzerinde dik tutan şey, geleli altı gün olmasına rağmen daha yeni tanışma fırsatım olduğu kucağımdaki minik bebekti. Kafasını daha yeni yeni kendi dik tutabildiği için kafasının arkasına koyduğum avuç içime yaslanmış en az benim kadar büyülenmiş bir şekilde kocaman yeşil gözleri ile bana bakıyordu. Henüz altı aylıktı, dünya için çok küçüktü."Abla bu aynı sen." Dedim karşımda oturan Şirin ablaya dönerek. Nil'in ona uzattığı ekmeği alırken güldü bu dediğime. Aslında sağ yanağındaki gamze ondan çok aklıma başka birini getiriyordu ama bu düşüncemi kendime saklıyordum.
Sonunda büyük gün gelip çatmıştı, Chucky ile anası çay içip iki stres atmak için bize geliyordu. Annem savaşa hazırlık adına evde tek bir toz tanesi bırakmamaya and içmiş gibi odama sabahın altısında elektrikli süpürge ile girmişti. Üstün bir başarıyla altı buçuğa kadar yatakta direnişimi sürdürmüştüm ama sonunda pes ederek kalkıp ona yardım etmiştim. Babam ile abim evden kaçmış, beni cephede tek başıma bırakmışlardı. Neyse ki çok geçmeden Hatice teyzegil gelmişti.
Şimdi ise Bihter Sultan ve Hatice teyze aşağıda mutfağı topladığından dolayı ekmek ve bir kaç kahvaltığı almış benim odanın balkonundaki masaya kurulmuştuk. Ağzıma tek bir lokma atamamıştım çünkü boyu bir metre bile olmayan bir erkeğe aşık olmuştum ve omuzlarıma dökülen saçlarımda gezen minik parmaklarından anladığım kadarıyla bence o da bana karşı boş değildi.
"Yiğenimi bana ver de, bir şeyler ye." Dedi Nil kaşlarını çatmış bize bakarken. Teyzesi olarak ilişkimizi kesinlikle onaylamıyordu. Kıskanıyordu çünkü.
Bileğim hala sargıda olduğundan buna itiraz edemedim. Açlıktan ölmek üzereydim. Aslan'ı koltuk altlarından tutarak Nil'e uzattım. Gözleri saçlarımdan bana döndü ve istemediğini belli ederek ayaklarını çırptı. Sonra teyzesine gittiğini fark edince itirazı son buldu. Nil onun yanaklarına sulu öpücükler bırakırken keyifle kırkırdıyordu.
Şirin abla masanın üzerindeki sargılı bileğimi tutup inceledi huzursuz bir ifade ile. "Çiçeğim sen niye giriyorsun kavgaya?" Dedi sonra gözlerini yarım bir kızgınlıkla bana çevirerek.
En son akşam toplandığımızda babam eve geçince onunla konuşmak için erken ayrılmıştım. Sonucunda hiç bir yere varamadığımız gibi kavga etmiştik ve hala mecbur kalmadıkça konuşmuyorduk. Bu yüzden evden fazla çıkmamış, bir kaç gün ortalığın sakinleşmesi için olabildiğince Fatih abiyle karşılaşma ihtimalimi yok etmiştim. Babam ile tartışmamın verdiği öfkeyi ondan çıkarmam ciddi sorunlara neden olabilirdi. Tüm enerjimi anasına saklanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMBAK MAHALLESİ
General FictionKüçüklüğümden beri her köşesi zambaklarla dolu acı tatlı bir yerdi burası. İki çam ağacı ile başlayıp geniş bir tepe ile son buluyordu. Tepenin üzerinde mahallenin aksine manolya çiçekleri vardı, her zaman zambaklardan daha çok onları sevmiştim. Ya...