Bölüm 9

3 0 0
                                    

Bugün için çok güzel planlarım vardı. Sabah mutlu bir şekilde açmıştım gözümü. 6 gündür yaşadıklarımız neredeyse kitaplara konu olacak türden şeylerdi. O yüzden biraz kafa tatili herkese iyi gelecekti. 2 gün sonra bir iş yemeği için şehir dışına çıkacaktım ve Leyla ile de yeteri kadar ilgilenemeyeceğim için bu bir günlük tatil ona da iyi gelecekti. Kahvaltıya inmeden önce pikniğe gideceğimizi ilk tabiiki de Leyla'ya söylemiştim ve gözlerinden mutlu olduğunu anlayabilmiş  ve bende mutlu olmuştum.  Kahvaltı da ise herkese söylemiştim özellikle çocuklar bayılmıştı bu fikre. 40 kişi araba ile gidemeyeceğimiz için bir otobüs, Leyla ve hemşiresi içinse bir araba ayarlamıştım. Gittiğimiz yer benim güzeller güzeli vadimdi. Yola çıkana kadar çoluk çocuk heyecandan katlar arasında bir çıkıp bir iniyordu. Her çocuk ellerinde bir oyuncak, başlarında şapkası ile bindiler otobüse, gençler ise 3 gündür süregelen yoğun okul temposundan biraz bile olsa kurtuldukları için sevine sevine biniyorlardı. Kimisi heyecanlı ilk pikniğini yapacağı için kimisi ise mutsuz ailesiz bir piknik daha yaşadığı için yolumuz biraz uzaktı. Bazı güzellikleri bulabilmek öyle kolay değildi nasılsa. Buna benzer bir vadimiz vardı Leyla ile biz çocukken hep orada piknik yapardık onunla. Ta ki bir gün belediye oraya bir AVM açmaya karar verene kadar. İnsanlar hep doğayı bozma hevesindeler ve ben bunu hiç anlamıyorum. Ne zararı vardı ki yeşilliğin insana yarardan başka. Piknik yerine geldiğimizde çocukların koşturması ve her bir yana dağılmaları film gibiydi adeta.

Geleli yarım saat olmuştu kimi grup ip atlıyor, kimisi futbol oynuyor, kimisi yakalanbaç oynuyor, kimisi ise taze yeşilliklerin tadını çıkara çıkara kitabını okuyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Geleli yarım saat olmuştu kimi grup ip atlıyor, kimisi futbol oynuyor, kimisi yakalanbaç oynuyor, kimisi ise taze yeşilliklerin tadını çıkara çıkara kitabını okuyordu. Leyla'yı ağaç gölgesinde yere yatırmıştık. Doğanın iyileştirici gücüne her zaman inanıyordum çünkü. Sultan ise gözükmüyordu. Daha demin burada olan kız bir anda kaybolmuştu. Ali ve Kerim'e sorduğumda vadinin öte tarafına gittiğini söylemişlerdi. Bu kız hep böyle başına buyruk işte. Biraz yürüdükten sonra bulmuştum onu sonunda. Bir ağaç da o bulmuş ve gölgesinde öylece uzaklara bakıyordu.
- Tüm sorunların çözülmüştü sanki ben öyle hatırlıyorum.
- Hoşgeldin buyur sende otur.
- Ne o Karadeniz'de gemilerin mi battı?
- Abim. Abimi düşünüyorum. İlk defa bu kadar ayrı kaldım ondan.
- Abartma daha bir hafta bile olmadı.
- Abartırım bu ayrılık farklıydı ama. Çok özledim ama gidemem. Gurursuz gibi bakamam yüzüne. Döverek senin önüne attı beni unuttun mu? Ben unutamıyorum da.
- Abin öfkeli bir adam. Biliyorum yaptığı hareket çok yanlış. Ama emin ol isteyerek yapmadı. Bir insan ne yaşarsa onu yaşatır etrafındakilere. O yüzden kişisel algılama.
- Ne yani kadın şiddetini sende mi savunuyorsun?
- Bak olayları farklı yöne çekiyorsun yine. Seni kadın kendimi erkek olarak görmeden söylüyorum. Eğer bir insan bir insanın sabrının son damlasını da tüketirse o insan tabiki patlar. Ama nasıl patlıyacağı o insanın geçmişine yani psikolojik haline bağlı.
- Sen böyle bu kadar güzel anlatmayı nerden öğrendin?
- Kitaplardan, okuldan, sokaktan kısacası yaşamdan öğrendim. Ben çocukları boşuna mı okutmaya çalışıyorum sence. Sırf kendilerini geliştirdiler diye istiyorum.
- Leyla merak etmiştir git istersen.
- Haberi var burda olduğumdan.
- Ondan habersiz bir şey yapmıyorsun herhalde.
- Hayır yapmam.
- Neden? Neden bu kadar sadıksın?
- Çünkü bir erkek bir kadına köle olmalı ki o erkek mutlu olsun. Allah bilmez miydi bu dünyaya erkeği yanlız göndermeyi? Haşa! Biliyordu ki erkek kadınsız eksik olur. Erkek topraktan kadın ise erkeğin göğsündeki kemikten yaratıldı bu sebepten. Kadınlar o yüzden baş tacı.
- Bütün kadınlara karşı mı böylesin? Yani şefkatli.
- Hayır tabiki. İnsanları tanımadan özel duygularını açamazsın onlara.
- Anladım teşekürler.
- Rica ederim ne demek.
Piknik yerine vardığımızda herkes ellerindeki tabakları almış boş gördükleri yerle oturup yemek yiyordu. Hemen bizde tabaklarımıxı alıp aynı şekilde boş bir yere oturmuştuk.
Zaman burada çok güzel geçiyordu hava yavaş yavaş kararmaya başlarken bu seferde çocuklar futbol için çağırmıştı beni.
- Abi lütfen ya bizim takımdan ol.
- Pardon niyeymiş hayır abi bize gel.
- Durun çocuklar şöyle yapalım. Ali, Kerim siz bir takıma Osmanla, ben de bir yakıma geçelim.
- Oley. Hadi maç başlasın.
Saatler süren oyunda hiç yorulmadan desem yeriydi. Çocukların gülen yüzü herşeyi unutturuyordu. Maç bitince kazanan Kerimlerin takım olmuştu.
- Abi şimdi yendiğimize göre ne ısmarlıcaksın bize?
- Pikniğe getirdik yine biz borçlu çıktık.
- Ama mızıkçılık yapıyorsun. Ali görüyor musun? Abi de çocuklarla takıla takıla onlar gibi mızmız olmuş.
- Görüyorum valla Kerim. Altı üstü bir tatlı ısmarlıcan abi ya.
- Tamam tamam. Baklava ayarlarım evde yiyelim ama olur mu?
Sorumu bütün çocuklar hep bir ağızdan evet ile yanıtlamışlardı. Hava artık karardığında herkes eşyalarını toplamış çoktan yola çıkmıştık bile. Dönüş yolunda otobüste gördüğüm kadarıyla eğlenceli bir hava vardı. Koca otobüste sanki düğün salonundaymış gibi oyun havalarını oynaya oynaya gidiyorlardı. Onların bu keyifli hali beni de mutlu ediyordu. Çocukları izleyen tek ben değildim. Leyla da izliyordu. Ne çok istemişti bir evladımız olsun. Ama sonra bu evlatları benimsemişti işte. Sorsanız bir sürü evladım var derdi.
- Nasıl gülüm biraz da olsa keyfin yerine geldi mi?
- Çok güzel bir gün geçirdim aşkım.
- Ben 2 günlüğüne iş yemeği için şehir dışına çıkacağım. Seni yanlız bırakmak istemiyorum ama yeni ortaklık için bu şart.
- Sorun değil sevgilim. Zaten evde hemşire, Mavi, Osman ve çocuklar var. Peki Sultan o da mı gelecek seninle?
- Hayır. O da senin yanında kalacak. Resmi olarak evli değiliz onla. Yanımda onu görürlerse seni aldattığımı düşünüp bunu haber yapacak çok insan var.
- Tamam canım.
O sıra gelen telefon evde baklavaların hazır olduğunu söylemişti. Aradan çok zaman geçmemişti ki duran otobüsde ki çocuklar koşa koşa evin bahçesinden içeri girmeye başlamıştı. Her geçen baklavasını alıp ofalarına çıkıyordu. En son kapıda Ali, Kerim, Osman ve ben kalmıştık.
- Abi senle konuşmam gerekenler var. Bahçeye geçelim mi?
- Olur Osman geçelim.
- Abi biz arka odadayız.
-Tamamdır iyi akşamlar.
Osman ile bahçeye geldiğimde yüzğndeki kaçamak gülüşlerden anladığım kadarı ile hayırlı bir konuşma olacaktı bu.
- Abi. Ben yani biz. Şey. Biz Mavi ile evlenmek istiyoruz.
- Önce kahve içmeli ve kızı benden istemelisin. Hemen evlenmek gibi bir şeye izin veremem.
- Ama senin karşına kimle çıkacağım?
- Eminim ben işlerimi halledip gelene kadar bulmuş olursun. Hadi bakalım şimdiden kolay gelsin.
Odama çıkmadan önce mutfaktaki Mavi ile Sultanı da tembihlemiştim. Ben yokken kızın tüm eksiklerini ayarlayıp eksiksiz bir kız isteme olmalıydı. Artık günün yorgunluğu yavaş yavaş çöktüğünde duşumu alıp doğruca Leylamın kokusunda uykuya hemen geçmiştim.

**************************************
Bal bunlar bal. Nasılsınız okurlar?

Ah ah Oğuz beyin 6 günü geçti bile.
Sizin nasıl geçiyor günleriniz?

Bugün biraz daha sakin geçsin istedim sizi sürekli olaylar ile sıkmak istemem.

Karakterler hakkındaki yorumlarınız benim için çok önemli.

Sizi seviyorum ❤

OĞUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin