Bölüm 17

2 0 0
                                    

- Dört göz ben bile uyandım hadisene herkes seni bekliyor.
- Saat kaç?
- Uçağın kalkmasına bir saatten az kaldı.
- Tamam giyinip geliyorum.

Hızlıca kuru temizlemeden gelen takımımı giyip aşağı indiğimde herkes bahçede beni bekliyordu. Daha bir kaç gün önce yine yaşamıştım bu sahneleri. Kerim ve Leyla yoktu sadece. İçimde gitmeden görmek isteyen bir taraf yeşermişti. Bende öyle yapacaktım. Herkesle vedalaştıktan sonra diğerlerine az işim olduğunu havalimanında bulaşacağımızı söyledim ve Ali ile hastaneye geçtik. Odaya girdiğimde makinelere bağlı boş bir beden vardı karşımda. Sanki ruhu yoktu. Biri çekip almış gibi soluk teni morarmış dudakları ile Leyla karşımdaydı.

Yanındaki tabureye oturdum ve anlatmaya başladım. Tüm sıkıntılarımı anlattım. Onun açtığı tüm yaraları vurdum yüzüne ama ağzını bile açmadı. Tam kalkıp giderken gidiyorum dedim oda kısık sesiyle gitme dedi. Dönüp baktığımda gözünden akan yaşları görüp sordum sadece neden diye. O ise mecburdum diyebildi sadece. İçim kan ağlaya ağlaya veda edip çıktım odadan. Geçmişin hesabı bazen sorulmuyordu işte. Çünkü duyulan cevaplar daha çok acıtıyordu.

Ne ara yola çıktık ne ara havalimanına geldik hiç farketmemiştim. Yol üç saat sürecekti. Gökyüzünün o uçsuz bucaksız manzarasına baktım. En uç kısmına. Kimsenin gözlerinin değmediği yerlerde gezindi gözlerim.

Yolculuk boyunca Ali ve Asya'nın konuşmaları dolduruyordu kabini. Böyle şeyler hoşuma gidiyordu. Sevdiğim insanların mutlu olmaları çok güzel bir şeydi.

- Bir gün biz de mutlu olacağız inan bana.

Cevapsız kalmıştı Sultan'ın cümlesi. Hayatından biri çıkınca nasıl hemen sevebilir ki bir insan? Zor olacaktı belki de olmayacaktı. Belki hemen sevecektim onu bilmiyordum. Tek bildiğim şu aralar böyle bir şeyin olması imkansızdı.

Uçaktan inip otele geçtiğimizde Asya'dan günlük planları alıp odama geçtim. Burada da vardı bir şirketimiz. Çikolata fabrikaları vardı bize bağlı. Bu şirkete uzun zamandır gelmiyorduk çünki elemenlar senelerdir çalışıyordu ve müdürü Rensua gayet işinde başarılı bir patrondu. Bugün ve yarın boş günümüzdü. Herkes istediğini yapacaktı. Üçüncü günden yedinci güne kadar denetimler, dosyaların kontrolü ve toplantılar ile geçecekti. Geri kalan son üç günde ise görüşmeleri tamamlayıp seyahat için ayrılmıştı. Bana kalsa ben işimi bitirp dönerdim fakat yanımdaki arkadaşlar buna müsaede etmiyordu.

Bir kaç saat uyuduktan sonra Sultan kapıya gelip beni çağırdı ve beraberce güzel bir akşam yemeği yedikten sonra şehir turuna çıktık.

Bizi yanyana gören herkes bakıyordu. Sultan akşam yemeği için gayet şık ve güzel olmuştu bense her zaman ki gibi takım elbisemleydim. O sıra Sultan hızlıca adımlarla bir sürü insanın fotoğraf çekindiği yere gitti ve bir kaç kişiden oluşan kadın grubuna birşeyler söyledikten sonra telefonunu uzattı. Sanki bir manken edasıyla fotoğraf çekinirken ben yandan sadece izliyordum. O sıra elimden tutup beni de bulunduğu yere çekiştirdi.ben daha neler olduğunu anlayamadan gözüme doğru patlayan flaşa bakakalmıştım.

Çok fazla insan olmasa tepki gösterirdim ama şuan bu kadar kalablık bir yerde bir kadına kötü bir konuşma yaparsam çok fazla tepki çekebilirdim. Pozlar bitip yola devam etmeye başladığımızda ben konuşmaya hazırlanırken söze Sultan girmişti.

- Biliyorum hiç bir zaman Leyla olamayacağım ama şunu biliyorum ki bir gün bana geleceksin. Ve o zaman sana bu sözlerimi hatırlatmam için bazı kanıtlara ihtiyacım vardı. O yüzden hiç boşuna neden çekildik fotoğraf falan deme boşuna.
- Tamam demedim bir şey otele geçelim mi?
- Olur ama ilk önce benle gece kulubüne gelirsen.
- Buralarda var mı öyle yerler bilmiyorum ki?
- Şaka mı yapıyorsun? Zürihteyiz. Burada çok fazla var.
- Hayır dersem nolur?
- Bana bak dört göz o çizdirdiğin gözlerini bu seferde ben çizerim. Anladık en aşık en depresif sensin ama biraz da anı mı yaşasan acaba.
- Tamam tamam gidelim.
- Zaten gidecektik.
- Ben bir Ali'yi arıyım. Yarın gidecek bir yerimiz vardı.
- Bence arama bu saatte.
- Neden?
- Oğuz varya kendi ilişkini düşünmekten etrafındakileri görmez oldun. Onlar çifte kumru olarak çoktan eğlencek bir şeyler bulmuştur.
- Bizim Ali ve ilişki. Bazen çok komik geliyor.
- Neden?
- Bilmem beklemiyordum belki de.
- Onların ilişkisi iki senedir var. O kadar mı aşk gözünü kör etti senin? Etrafında olup biteni görmüyorsun.

Beraber ilk gördüğümüz gece kulubüne giriş yapmıştık. Bir iki derken bu sefer de Sultan sarhoş olmuştu. Karşımda ritme olabildiğine kendini kaptırıp dans eden kadınla öylece bakışıyorduk. Yanına gidelim demek için kalktığımda Sultan'ı sıkıştıran adam olduğunu gördüm. Adımlarım daha sıklaştığında tek yumrukla yere serdiğim adamın farklı dilde anlattıklarını duymadan Sultan'ı kendime doğru çevirdim.

- Çok korktum Oğuz.
- Burdayım korkma.
- Hiç gitme.

Daha sözü bitmeden dudaklarıma yapışan kadınla öylece dakikaları geçirdik. O öptükçe benim de öpesim geliyordu. Bir yanım dur diye bağırırken bir yanım durma diyordu. Sonunda kendi geri çekip yarı baygın olan kadını kucağıma aldım. Otelde odasına götürüp yatırdıktan sonra odama geçtim.

Bir kaç gün Sultan'ı sadece yemek saatlerinde gördüm onun harici hiç görmez olmuştum. Tam onla konuşmaya gideiğim dediğim gün hep bir iş çıkıyordu. Burada geçirdiğimiz beşinci günde ise Ali ile katile dair bulduğumuz ipuçları doğrultusunda küçük bir bara gittik. Senelerdir burdaymış gibi duran bara girdiğimde gözlerimle karşımdaki insana iki kez baktım.

Nazlı tam karşımdaydı ve yanında yine o siyahlı adamlar vardı.

**************************************

Canım sevgili okurlar. Bu bölüm biraz geç geldi kusura bakmayın inşallah beğenirsiniz.

Oğuz ve Sultan arasındaki bu ilişki benim hoşuma gitmeye başladı ya sizin?

Nazlı ve siyah adamlar biraz şaşırdık sanki?

Hepsi ve daha fazlası için okumaya devam edelim lütfen.

Şimdiden iyi okumalar. Yıldız atmayı ve yorum yazmayı unutmayın olur mu?

OĞUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin