Bölüm 11

4 0 0
                                    

Bugün erkenden kalkıp Leyla ile kahvaltı ettikten sonra evdekilerle vedalaşmak için aşağı indim. Gözlerim Sultan ve Baran abi de takılmıştı. Geleceğin tahmin etmemiştim. Herkesle vedalaşıp direk onların yanına gittim.
- Altı üstü 2 gün yokum görende askere gidiyorum sanacak.
- Her neyse güzelce işleri hallet sana güveniyorum oğlum.
- Sultan biraz gelir misin?
- Leyla sana sen Leyla'ya emanetsin. Bazı şeyleri düzelttiğini biliyorum o yüzden geldiğimde de öyle görmek istiyorum.
- Tamam.
- Osman çocuklar sana emanet iki gün.
- Ali abi siz yola çıkmazsanız az daha abi vazgeçecek.
Gülerek çıktık yola iki gün iki ülke uzağa gidiyordum sadece. Ortaklarla anlaşmalar yapmalıydım. Alınacak kararlar şirket için kaçırılmıcak fırsattı.
Uzun yollar geçmek bilmiyordu. Bir kitabı okumuş bitirmiş ikinciye başlamıştım. En sonunda ondan da sıkılıp telefonumu aldım elime. Galeriye girdim. Beraber olan anılarımıza. Baktım Leylama. Onların bizim mahalleye geldiği ilk günü hatırladım bir an.

" Uzaktan izledim onu iki arka sokağımıza taşınmışlardı. Babası önündeki sıska kızı sürekli itekliyerek bir şeyler diyor, annesi de acele acele bir şeyler yapıyordu. Kızın yaşı hemen hemen bizleydi. Bir kaç saat sonra nakliye arabası gidince anneme söylemiştim. Babamda annemle beraber hoşgeldine gidiyorlardı. Ben gitmek istemedim. Nasıl olsa o kızla sokakta tanışacaktık. Babası hem biraz sert biriydi. Çekindim birazda. Yarım saat sonra annem ve babam geldiğinde düşündüklerimi doğru olduğunu duydum.
- Ne sert adam. Kızı sürekli itekliyor. Çay koy misafirlere, boşları topla, tekrar doldur. Allah'ım şu kıza güç versin inşallah. Allah'tan okula başlıcakmış yarın da en azından az da olsa rahatlar çocuk. Hele o annesi neydi öyle sürekli iş iş hiç bakmadı ya bize bile.
Ben hala o sıska kızdaydım. O gözleri o yapılı gibi duran lüle saçları ta o zaman hoşuma gitmişti. Aradan geçen günlerde de Nazlı ve Oya sayesinde grubumuza dahil olmuştu. Zaten ilk de o gün konuşmutuk onla.
- Merhaba ben Leyla. 10 yaşındayım.
- Merhaba bende Oğuz. 12 yaşındayım.
Başka bir şey duymadı o kulaklarım. Sadece ona bakıyordum."

Bitmez dediğim yollarda bitmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bitmez dediğim yollarda bitmişti. Bense telefon, kitap, anılar, uyku derken sonunda varmıştık. Geldiğimiz yer çok güzeldi. Bol bol yeşillikler, o temiz hava. Sanki benim vadi bir ülke olmuştu. İnsanların sakinliği ve nerdeyse hiç denecek kadar trafiksiz bir hayat. Şimdi burada sevdiklerimle olmak vardı. Ali ve ben bilmediğimiz bu ülkeye nerdeyse her sene geliyorduk. Neden bilmiyoruz ama buradaki ortaklar her yıl bir pürüz buluyordu. Bu sene ne bulmuşlardı bende merak ediyordum. Kalacağımız otele vardığımızda önünde durup mimariye takılan gözüm ile koca oteli baştan aşağı süzmüştüm.
- Oğuz odamız 8. Kattaymış. Oda numarası 2683.
- Aynı oda da mı kalacağız? Bir de yanyana yatalım tam olsun.
Bunu derken gülüyordum. Ali ile çocukluktan beri şakalaşmayı çok severdik. Zaten o yüzden ayrılamadık onla.
- Ama neden öyle diyosun. Bak buranın havası soğuk koyun koyuna ısınırdık.
Biz gülerek asansöre doğru geldiğimizde bizle beraber 5 kişi daha bindi asansöre. Binen kişilere bakmak istemesemde gözlerim sürekli onlara kayıyordu. Aslında hepsi Ali gibi ben gibi normal adamlardı ama dış görünüşleri depoda anlatılanları getiriyordu aklıma.

"Boyları hemen hemen aynı hepsi 90 kilo civarlarında iri yarı, 170-180 boylarında. Heryeri simsiyah kıyafetler ve şapkalar ile örtüktü. Sadece elleri açıktı. Ellerindeki dövme kuru kafa vardı ve kafanın ortasında ise bıçak vardı."

Boyları ve kiloları hemen hemen tutuyordu. Kıyafetleri olarak siyah takım elbiseleri ve kabanları vardı. Sadece bunlar uyuşuyordu geri kalan fötr şapkaları ve havanın soğukluğundan dolayı siyah eldivenleri vardı. Ve birde yanlarında aksi gibi bembeyaz giyinen bir kadın vardı.
Kata geldiğimizde biz inmiş onlar daha yukarı çıkmaya devam ediyordu. Odaya geçerken arkamızdan bir ses duyduk.
- Beyfendi çantanızdan düştü herhalde.
- Sağolun. Çantanın fermuarı açık kalmış. Tekrardan teşekkürler.
Daha demin asansördeki adamlardan biri elindeki bilgisayarın şarjını bana doğru verirken. Asansördeki beyazlı kadın kafası ile selam vermişti. Şarj kablosu ile içeri geçtiğimde telefonumu çıkarıp Asya'yı aramıştım. Sekreterim olduğu için gece aldığımız bir kararla onu da çağırmıştık yanımızda. Onunda odasına yerleştiğini ve yarın toplantının saatini konuştuktan sonra bugünü herkes bu yabancı şehirde gezmek için kullanmıştı.

Ali ne kadar ısrar etse de onunla gitmek istememiştim. O bekar yanlız bir adamken ben evliydim ve aksi gibi hem de iki taneydi. Ali ve Asya ile kapı önünde ayrıldıktan sonra bende yanlız başıma çıktım bilmediğim yollara. Yakındaki bir restoranda karnımı doyurmaya karar vermiştim. Karnımı doyurcak kadar bildiğim almancamla bir kaç sipariş verebilmiştim. Herkesin eşli olarak bulunduğu ortamda ben yine tek kalmıştım. Çok isterdim şuan Leyla ile burada olmayı. Bir kez daha gelmişti aklıma. Bir kez daha geldi o lanet hastalık. Ben yemeğimi bitirdiğimde Ali de durmadan beni aramaya devam ediyordu. En sonunda kabul edip gittim bulundukları eğlence mekanına. Asya ve Ali beni karşıladıktan sonra en yukardaki loca kısmına çıktık. Biz içtikçe ritme daha çok uymaya başlayan insanlar bir o kadar hızlanıyordu. Bir iki derken yine kaç bardak olmuştu? Daha fazla dağıtmadan kalkmak için ayağa kalktığımda karşımdaki kadınla bakışlarımız birleşmişti. Bu asansör de gördüğüm kadındı.
- Erkenden gidiyor musunuz?
- Tanıyamadım.
- Kusura bakmayın. Ben Nazlı Yurtsoy. Hatırlamaman üzdü biraz.
- Nasıl sen bizim Nazlı mısın?

Seneler önce Baran abiyle beraber ayrı kaldığım dostumla karşılaşmak çok tuhaftı. Saatlerce öylece konuştuk. Ben kendimden o kendinden. Okumuş ve yurtdışında çalışmaya başlamış. İlk önce genel sekreterlik yapmış daha sonra patronu olan kocasıyla tanışınca işlerin başına o da geçmiş. Şimdi şirketleri varmış ve bizle ortak olmakta sıkıntılık çeken şirketi almışlar. Yani eski dostla yeni bir ortaklık için gelmişim bilmeden.

Konuşmamız Asya'nın sarhoş adamlarca taciz edilmesi ile bitmişti. Ali Asya'yı koluna takıp otele geçmişlerdi. Bende Nazlı'ya iyi geceler dileyip yarın ki toplantı için görüşme dilemiştim.
Otele vardığımda Leyla'nın bir sürü aradığını görmüştüm.
- Noldu Leylam?
- Neden açmadın.
Tüm olanları anlatınca o da şaşırmıştı ve Nazlıya numarasını vermemi söylemişti. Neden aradığını sorduğumda ise Sultan yokluğumla beraber abisi ile gitmiş ve onu haber vermek için aradığını söylemişti.

Ertesi gün çok güzel bir toplantı ile senelerce süren kararsız durumdaki şirketi sonunda senelerce sürecek bir ortaklık ile kendi bünyemizdeki bir kaç mücevher işine yardımcı almıştık.

Bir kaç işleri daha halledip gençlerin son gezmesini de bitirmesi ile 2 günlük iş gezisi burada bitmişti. Gün akşama dönerken biz de çoktan uçaktaki yerlerimizi almıştık. Bazen günün yorgunluğundan çok hayatımın yorgunluğu altında eziliyordum. Artık Leyla'nın hastalığını düşünmekten de mecburi evliliği düşünmekten de çocuklsrı düşünmekten de yoruluyordum. Zaten artık son çocuklardı bunlar srtık bulduklarımızı direk yurtlara teslim ediyorduk. Bu sorumluluklar yoruyordu. Ama hepsini çözecektim. Ve bilmediğim bir şey vardı ailemin katilini de bulacaktım.

**************************************

Sevgili okurlar.. yeni bölüm yeniden ben. Nasılsınız?

Oğuz kitap olarak yazarken zorlandığım bir tür fakat okurken hızlı okunan bir kitap siz ne düşünüyorsunuz?

Ara ara geçmişten alıntı yapmayı çok sevdim ben.

Ayrıca kapak fotoğrafı falan yapmayı beceremediğim için böyle idare edin olur mu sizi seviyorum....

OĞUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin