Urgan ipi ile bağlanmıştı sanki boğazı, düğüm düğümdü. Yutkunmak istese yutkunamıyor, nefes almak istese ciğerleri ihanet sanıp izin vermiyordu.
Gördüğü görüntüler kesmişti nefesini. Ancak ne buna odaklanmaya ne de üzülmeye vakti olmadığının farkındaydı. En azından şimdilik.
Telefonuna taktığı flash belleği çıkarıp yere attı ve üzerine birkaç defa basarak kırılmasına neden oldu. Bir yandan da telefonuna attığı videoyu göndermekle meşguldü. Kırdığı flash belleği yerden alarak cebine koydu, videonun gidişi ve telefonunun sıfırlamasının da bitinmesi ile şimdilik işi tamamlanmıştı.
O öyle sanıyordu.
......
"Ben sana gel buraya dikkatleri üzerimize mi çek dedim, ben seni bu yüzden mi görevlendirdim!" Alışık olduğu azarlanmaların bitmesini bekliyordu babasının fotoğrafı ile bakışırken İzge.
"Kendin diyorsun sen beni görevlendirdin ben de görevimi yapıyorum. Hiç boşa azar felan çekme bana başkan beni bu binaya sokmayı düşündüğün an burada olan hiçbir şeyin eski sakinliğinde olmayacağını sen de tahmin ediyordun. O yüzden bırakta işimi kendi bildiğim gibi yapayım." Karşındaki adamın yaptıkları ile sabrını sınamamış gibi birde konuşarak üstüne gitmekten geri durmuyordu İzge.
"Kendi bildiğin gibi felan yapmak yok, onlar kilometrelerce ötede kaldı artık İzge Hanım. Bu saatten sonra benim emirlerime göre haraket ediyorsun. Kurşunun önüne atlayacaksan önce bana soracaksın 'başkan öleyim mi?' diye." Herkesin diken üstünde oturduğu koltukta İzge, olabildiği en rahat konumu bulmuş oturuyor başkanın konuşmalarını da ninni misali dinliyordu.
"Ayrıca bir kendine gel boşa azar çekmeler felan sana gelmişler yine belli karşında kim olduğunu unutmuşsun. Ukala ukala tavırlar. " Diyen adama kafasını yüzüne eklediği alaycı tebessüm ile iki yana salladı. " Estağfurullah başkan da sen de benim kim olduğumu unuttun ben burda azar çekip sürgünle korkuttuğun çaylaklardan değilim. Beni tehdit edebileceğiniz bir şey mi kaldı elimde sakınacak bir şeyim yok bildiğin gibi. " Gözleri ile babasının fotoğrafının olduğu çerçeveyi işaret ederek tamamlamıştı cümlesini.
"Emin misin?"
Başkanın tek kaşını kaldırarak sorduğu soru ile normalde üzerine düşünmeden evet diyeceği soru gözlerinin önüne tek bir simayı saniyeler geçmeden çıkartmıştı.
"Başkan." Sert bir vurgu ile söylediği tek cümle adamın yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. İzge ne kadar sinir olsa da bu gülümsemeye karşındaki adam bu durumdan oldukça memnundu. Bunca zaman acısını sükut ile paylaştığı kadının birini sevmesi mutlu etmişti onu.
"Bir daha böyle bir şeyle karşı karşıya gelmek istemiyorum. Ayrıca karşımda o çaylaklar gibi olmamanın nedenlerinden biri bana az önce imasını yaptığın o adam. Ama sen de şunu unutuyorsun sadece senin hayatından kayıp gitmedi o adam bizim de yüreğimize yerleşti yanımızda oturduğu koltuktan kalkıp."
Cevap vermedi genç kadın konusunu açmamaya kendisine sözler vermişti ne denirse densin susmak düşmüştü çünkü payına. Ağzından yanlış bir şey çıkar da insanlar onun suçsuz olduğunu anlarlar diye korkuyordu. Babasının boynuna doladığı o idam ipinin ardından kendi boğazına aynı ipi dolayan eller ortaya çıkmasın diye can çekişiyordu. Kendi failini canı pahasına koruyordu.
.....
Bagajdan aldığı ilk yardım çantasını kapısını açtıktan sonra yolcu koltuğuna bıraktı. Üzerindeki kabanı da çıkarıp arka koltuğa gönderdi. Kısa kollu tişörtün kolunu sıyırıp içe katladı ve pansuman yapabilecek kadar alan yarattı kendisine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN
General FictionVücudunu yeniden bir titreme sarmıştı. Cübbesi, elleri, gözleri her yeri kana bulanmıştı. Aynı rüyayı gördüğünü biliyordu bilmesine ancak uyanamıyordu. Uyanmak istediği de yoktu zaten rüyalarda buluşur olmuştu babasıyla. Daha doğrusu babasının cesed...