23.BÖLÜM

116 7 5
                                    

Kardelen: Piştt

Kardelen: Pişss

Kardelen: pişşuk

Kardelen: pişikk

Tuğra: He ne oldu la

Kardelen: nasısın

Tuğra: Noldu kafana bir şey mi düştü?

Tuğra: Nasılsın falan? Ölüyorum da haberim mi yok?

Kardelen: Abartma be insan insana nasılsın diye soramaz mı?

Tuğra: Yo sorabilir sende hep sor yani

Kardelen: Neyse o değilde montun bende kalmış yarın da tatil hava da soğuk birazdan makineye atıp yıkarım istersen kuruyunca da getirip vereyim olur mu?

Tuğra: yok yıkama

Kardelen: Niye ki

Tuğra: Öyle işte yani yıkarsan mont bozulur

Kardelen: Mont mu bozulur?

Tuğra: Bozulurmuş yani bana öyle dendi

Kardelen: tamam o zaman kuru temizlemeye vereyim.

Tuğra: Yok ben veririm kuru temizlemeye sen verme sakın tamam mı?

Kardelen: Tamam tamam bir şey diyon mu?

Tuğra: Var

Kardelen: neymiş

Tuğra: Neyse sonra söylerim.

Kardelen: Tamam o zaman görüşürüz. Montu ne zaman vereyim?

Tuğra: müsaitsen bu akşam gelip alırım

Kardelen: Olur olur müsaitim gelince haber verirsin zaten

Tuğra: hı hı veririm.


📵

Semih: Ne zamandır konuşamadık yani seni görünce ya bir işin çıktı ya da göremedim.


Semih: Sana bir soru sormuştum hatırlıyor musun?


Kardelen: Evet, hatırlıyorum.


Semih: Cevabını merak ediyorum. Yeteri kadar da düşünmüş olman lazım.


Semih: Bu konuyu buradan konuşmak istemem yarın müsaitsen buluşalım mı?


Kardelen: Düşündüm. Peki nerede olmamı istersin.


Semih: Yanımda (gönderilmedi)


Semih: Sizin park? Olur mu?

Kardelen: Olur. O zaman gelince haber verirsin bende ona göre çıkarım.


Semih: Tamam. Teşekkürler


Kardelen: Neye Teşekkürler?


Semih: Geleceğin için


Kardelen: Anladım.


📵

Havanın sert rüzgarından dolayı saçlarım uçuşurken kollarımı kendime sararak kendimce sıcaklık yaratmaya çalıştım.

"Kardelen" Tuğranın sesiyle istemsizce dudaklarımda tebessüm yer edindi.

Tuğraya dönmeden önce suratım da ki gülümsemeyi silerek arkama döndüm. Tuğra siyah pantolon ve siyah, boğazlı kazağıyla benim için yeteri kadar ağız sulandırıcı olmuştu.

Ona doğru aramızda bir kaç adımlık mesafe kalacak kadar yakınlaştım. Elimde tuttuğum poşeti ona doğru uzattım.

Bir elimde ki poşete birde bana baktı anlamayarak. Neyi anlamamıştı acaba?

"Bu ne?"  Ciddi miydi bu çocuk? Çıldırmamak için kendimi zor tuttum.

"Çam sakızı çoban armağanı" dedim. Alaylı çıkan sesimle kaşlarını çatarak bana bakmıştı.

"Ney ney"

"Nene sıçs-" cümleme devam edemeden sertçe öksürerek lafımı kesti.

Aydınlama yaşamış gibi haa diye bir ses çıkarak elimden poşeti aldı. Sonunda hazırlamıştı.

"Bende kafamı bıraktın kızım?" Kızım mı? Kızın seni ham yapsın dadd-

"Hımm ben ne yaptım ki" dedim hafif bir cilveli sesle. Ne yapıyordum lan ben? Vallahi içimden geldi bu yoktu.

Gözleri adeta parlayarak bana baktı uzun uzun.

"Ne yapmadın ki" duyulmayacak kadar kısık çıkan sesiyle olduğum yerde kaldım. Acaba duymamış gibi mi yapsaydım.

Telefonumun çalmasıyla kimin aradığına bakmak için cebimden çıkarıp baktım. Annem arıyordu. Bekletmeden açarak cevap verdim.

"Efendim anne?" Tuğranın bakışları üstümden ayrılmamıştı halla.

"Eve birazdan geliyorum. Gelmeden önce istediğin bir şey var mı?"

"Yok, yok"

"Tamam geliyorum." Diyip kapatı.

Tuğranın meraklı bakışları beni bulunca merakını gidermek için cevap verdim.

"Annem. Bir şey istiyip istemediğimi söyledi."

Kafasını onaylayıp boğazını temizledi.

"İyi o zaman ben gideyim."

"Peki, hava soğudu zaten" dedim bende onu onaylarak.

Saha fazla kapıda beklemeyerek gitti. Bende ardından binaya girip eve geçtim.  Yarın yorucu bir gün olacak gibime geliyordu.

Hafta sonu olduğu için bizim grupla dışarıya çıkma planımız vardı. Ve semihle de konuşmam gerekti. Yeteri kadar salak gibi ümit vermiştim zaten. Yarın nasıl onunla konuşacağımı dahi bilmiyordum.

Kalbini kırmadan onu nasıl reddedeceğimi...

***

Oylamayı unutmayınn

TAKINTILI MANYAK | YARI TEXTİNG | Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin