"Ya neden kabul etmek istemiyorsun Kardelen? Gel işte ne olacak ki? Nolur nolur nolurrr" dedi azra kolumu cekiştirerek.
Neden mi çekiştiriyordu? Ben bile bilmiyordum neden çekiştirdiğini! Okulun bahçesinde hüzünlü hüzünlü oturup aşk acısı çekmeme bile izin vermiyorlardı, bankta herşeyden soyutlanmış bir şekilde otururken nasıl iki kolumdan çekilip kendi isteğim dışında okulun boş olan bodrum katına indiğimi hatırlıyamıyordum bile kesinlikle azra ile kutay çok çeviktiler aynıkısi aynıkısi bordo bereli gibi...
Tamam tamam o kadar da abartı olmasın.
Ama şuan cidden neden burada olduğumu bilmiyordum.
Bir tahminim tek vardı ama inşallah o değildir.
Sadece beni boş bodrumda olan boş sınıfların birine götürmek istiyorlardı.
Ve ben kabul etmiyordum, edemiyordum çünkü orada beni nelerin bekleyeceğinden avuç içlerimin bile stresten dolayı terlediğinden hissediyordum.
Tahminim doğru çıkmıştı.
Cızırtılı ikide bir yanıp yanıp sönen ışık oldukça büyük olan bodrumu aydınlatmaya yetmemişti sadece loş bir ışık saçıyordu.
Kullanılmayan sıralar, masalar koridorlardın her bir köşesindeyken, rutubet kokusu da burnuma doluyordu.
Buranın neden kullanılmadığını bilmiyordum ama okul fazlası ile büyüktü ve bir katı boş bıraktıklarını tek biliyordum. Bu katı bazı öğrenciler sigara içmek tek inerlerdi.
Nöbetçi öğretmenler bile buraya uğramazdı burada kimsenin işi olmayacağı için burada ki kameralar da çalışmıyordu.
Beni o boş sınıfın içinde tuğra bekliyordu...
Bugün okula tekrardan gelmişti. 2 ay sonra tekrardan buraya gelmişti. Geldiğinden beri göz teması dahilinde bile bulunmamıştım.
O bana baktı mı onu bile bilmiyordum. Biz birbirimizin yabancısı olmuştuk çünkü.
Onu özlemiş miydim? Evet, deliler gibi.
Ondan bir açıklama bekliyor muydum? Kesinlikle.
Peki onu görmeye hazır mıydım? İşte onu hiç bilmiyorum, ama görmek istemediğim yan daha ağırdı.
Bir insan neden karşı cinse hislerini paylaşıp öptükten sonra onca güzel laflar söyleyip tek kelime bile etmeden terk eder ki?
Bazen düşünüyordum, acaba vedası mıydı o öpücük ve konuşmaları ama sonradan diyorum ki bir insan niye o kadar kötü zamanımda yanımda dursun niye öyle laflar söylesin?
Kafayı yemek üzereyim resmen, bütün sorularımın cevabı boş bir sınıftaydı ve ben ne mi yapıyordum?
Bütün strese ve duyacaklarıma rağmen o sınıfa doğru adımlıyordum.
Azra ve kutay, öğretmenlerin her ihtimale karşı bodruma inerler diye bana haber etmek için nöbet tutuyorlardı.
Ellerim hafiften titremeye ve terlemeye başlamıştı bile titreyen ellerimi kendi kot pantolonuma sürerek kurulmasına bir nebze yardım etmeye çalıştım.
Elimle sınıfın kapısını açarak içeriye girdim ve ardımdan kapıyı kapattım. Sırtım ona doğru dönük olduğu için daha görmemiştim onu.
Yavaşça sırtımı kapıya doğru çevirdim ve yüz yüze gelmemizi sağladım.
Ellerini siyah pantolonun ceplerine yerleştirmiş bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKINTILI MANYAK | YARI TEXTİNG |
Kısa Hikayebenim takıntılığım mafya kitapları gibi değildi benim takıntılığım bir komedinin içinde doğan çerez gibiydi... ❗️❗️❗️ Kardelen: babam baklava getirdi baklava sevmem senin baklavaların hariç ...