Selam,
İlk bölüme gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Bir aksilik olmazsa haftalık 1 veya 2 bölüm yayınlamayı planlıyorum.
Bu bölümde birazda Alaz'ın bakış açısından bakalım istedim.
Şimdiden iyi okumalar, dilerim seversiniz. Yorumlarınızı eksik etmeyin.
Sevgiler
-------
Şimdi kendini bir yan masadaki sandalyede otururken bulmuştu Asi, aslında Tolga ona selam vermek için ayağa kalkmasa bir yan masanın "İngilizce İşletme" bölüm birincisi için ayrıldığını görebilecek ve bu yanlış anlaşılma hiç yaşanmayacaktı ama olmuştu bir kere ve Alaz denen çocuğun ağzına şimdiden laf vermişti.
Asi masada beklerken az ilerisinde Tolga ile hararetli bir şekilde konuşan Alaz'a bakışları kaydı, hem ukala hem de kabaydı. Kız çoktan yerini almıştı ama o süreci uzatmak için Tolga ile laflamaya devam ediyor kızı adeta bekleterek sinirlerini zıplatmak istiyordu.
Alaz her sene olduğu gibi bu senede açılış seremonisinde ailesinin yanında gövde gösterisi yapmak için yerini almıştı. Küçüklüğünden beri bu tip kalabalık ortamlara ve davetlere alışıktı, anne-babası ve bazen de dedesi onların ne kadar mutlu bir aileleri olduğunu göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmaz ve etrafa poz keserlerdi, böyle hissediyordu Alaz, evet, sanki hayatı bir podyum veya gösteri arenasıymış ta o ve kardeşleri her daim en iyi yönlerini insanlara, cemiyete kanıtlamak durumundaymış gibi.
Ama ailesi onu ne kadar dizginlemeye çalışsa da bu durum genelde ters tepiyordu. Alaz, kendi doğruları ile ailesinin talepleri arasındaki ince çizgide hayatını yaşamaktan geri durmuyordu. Büyürken edindiği kendini koruma yetileri sayesinde zor durumlar ve görevlerden keyif almaya hatta bunları kendine oyun olarak görmeye başlamıştı. Öyle ki gittiği çeşit çeşit kurslar ve yaz kamplarında hırsı ve zekası ile herkesi büyülüyor ve çoğu zaman eve madalyalar ve kupalar diye dönüyordu.
Çocukluktan gençliğe adım attığında genç adam, iç farkındalığını çoktan yaşamış ve tüm damarlarında özgüven aktığını her hareketi ile belli eder olmuştu. Tabi buna ailesinin güzel genlerinden aldığı aşikar olan erkek güzeli yüzü, yıllarca oynadığı basketbol, tenis ve her sene gittikleri dünyanın farklı yerlerindeki yaptığı kayak sporlarının etkisiyle gelişen uzun boyu, her daim fit fiziği ve geniş omuzları ile dış görünüşün farkındalığını da yaşamaya başlaması eklenmişti.
Girdiği her ortamda kendiliğinden gelişen ve tüm köşelere yayılan yoğun ve güçlü aurasından etkilenmeyen yoktu, özellikle karşı cinsin ilgisini direk olarak çekiyordu. Hayatının hiçbir anında ikili ilişkilerinde uğraşmasına gerek kalmamıştı, genel olarak hayatına o fark etmeden insanlar girer ve aynı şekilde onun haberi olmadan çıkardı. Buna rağmen çok yoğun bir arkadaş çevresi vardı.
Burdan baktığında hayatı ne kadar pürüzsüz görünse de, buz dağının bir de görünmeyen yüzü vardı. Kazandığı tüm başarıları, kupaları ve edindiği iyi ilişkileri bir odaya tıksa bile dolduramayacağı bir boşluk. Bu boşluğun adı hayatının her saniyesinde karşısındaydı, Ali Soysalan. Annesinin ve dedesinin gözdesi, Alaz'ın küçüklüğünde kayıp olmuş abisiydi. Annesinin, kayıp abisini bulmak için döktüğü gözyaşları yeni yeni dinmiş ve çok başarılı olduğu doktor mesleğine geri dönmüştü. Aynı zamanda Soysalan Hastanesi'nde babasıyla beraber Yönetim Kurulu Başkanlığı yapıyordu.
Üzüntüsünü yaşarken pek çok psikolojik tedavi görmüş ve fiziken varsa bile ruhen var olamamıştı. Bu nedenle Neslihan'ın ikiz çocukları Alaz, Çağla ve minik Ece'nin hayatında bıraktığı eksiklik doldurulabilecek gibi değildi, çünkü hayattaki en değerli kaynak zamandı ve zamanı hiçbir güç geri getiremezdi. Bu eksiliği çocuklar doldurmaya çalışmış, ama olduramamışlardı, çoğu zaman düşmüşlerdi. Onları toparlamakta abileri olarak Alaz' a kalmıştı. Ama genç adam da aynı şartlarda büyümüştü ve öğrenmedi ebeveyn rollerini kendiliğinden başarıyla gerçekleştiremezdi ki. Elinden geldiğince yama yapmaya çalışıyor, Çağla'nın uçarılıklarını dizginlemeye, ailesi fark etmeden arkasını toplamaya çalışıyordu. Ece' ye düzgün bir rol model olmak ve kendi yaşadığı eksiklikleri hissetmesin diye bin parçaya bölünerek çoğalmaya ve yetmeye çabalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yattığımız Yataklar, Battığımız Bataklar / Aslaz
FanfictionYabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl olurdu? İşte bu hikayede onları okuyup, hayatlarına ortak olacağız.