Selam,
Bu bölümü yazarken çok keyif aldım, dilerim sizler de seversiniz. ❤
Keyifli okumalar 🤞😍
Sevgiler
-------
Gri BMW'nin yoğun led farları mahallenin karanlık sokaklarını aydınlatmıştı. Aracını her zaman ki yerine, dış kapının karşısındaki boşluğa park etti Alaz. İçeri girmek için adımlıyordu, evin dış kapısı yarı açıktı, memnuniyetsizce kafasını salladı ve içeri girerken arkasından kapandığına emin oldu. Asi'nin böylesi korunaksız ve her türlü tehditte açık bir yerde yaşamaya devam etmesi canını sıkıyordu. Şimdi, evin cılız, mavi renkli ve demir iç kapısını görünce sıkıntısı daha da artmıştı. Şiddetli olmayacak bir tekme veya itmeyle rahatlıkla içeriye girilmesi mümkündü. Huzursuzluğu geçmiyordu, bu duruma bir çözüm bulması gerektiğini biliyordu. Bir, iki çok şiddetli olmayan el darbesi ile kapıyı çaldı, tüm mahallenin uyku halinde olduğu sessizlikten ve kapı çalma sesinin sokakta yankılanmasından anlaşılıyordu.
İlk denemesi karşılıksız kalınca, ikinci kez bu sefer biraz daha şiddetli şekilde kapıyı çaldı. Kapının arkasından hareketlilik ve söylentileri işitmeye başlamıştı.
Cesur bir gözünü ovuşturuyor, yarı uykulu kapıyı açmaya giderken söyleniyordu.
"Kim lan bu gecenin köründe?"
Kapıyı açmış, karşısında Alaz'ı görünce afallamıştı. Sonra kendine geldi ve tek gözünü ovuşturmayı bırakarak ifadesini ciddileştirdi.
"Üstündeki neden bana tanıdık geliyor?" dedi Alaz yüzünü ekşitip, tek kaşını kaldırarak. Çok normal bir zamanda, normal bir sohbet eder gibi rahat konuşuyordu.
Cesur, anlamayarak önce üstüne sonra Alaz'a baktı.
"Üstündeki diyor ya, oğlum senin saatten haberin var mı? Ne yapıyorsun burada?"
Alaz, ona cevap vermeden evin içine adımlamıştı. Cesur şaşkın bakışlarla onu takip etmiş ve kapıyı kapatmıştı.
"Asi'yi almaya geldim. Okula gideceğiz." dedi koridorda ayakta dururken, evin içine kısa bir bakış atmıştı. Asi'nin odasının kapısı kapalı ve herhangi bir hareketlilik yoktu. Kapı sesini duymamış olmalıydı.
Hala kendine gelememiş Cesur, bir eli belinde, bir eliyle gözünü ovuşturarak onu anlamaya çalışıyordu.
"Gören de okulla çok alakan var zanneder he, bu kör vakitte ders mi olur? Kızı uyandırma boşu boşuna. Zaten uykuları düzensiz." dedi salonda kanepedeki üzeri dağılmış yatağına doğru gitti ve oturdu.
Alaz, duyduğunu anlamlandırmak ister gibi gözlerini kısmıştı. Asi ona bu durumdan hiç bahsetmemişti. Cesur ile konuşmak, pek değil, hiç hoşlanmadığı bir durumdu. Ama konunun önemi, onun hakkındaki kötü düşüncelerini çoktan en arka sıralara itmişti. Cesur'un çaprazındaki tekli koltuğa oturdu. Bu eve ve içindekilere giderek daha da alıştığını fark ediyordu.
"Ne demek o, nasıl uykuları düzensiz?" dedi sorar gözlerle.
"Ne demekse o demek işte. Hem sen nasıl bilmezsin. Birkaç gün önce sizin evde kaldığımız zaman bitip, tekrar eve dönünce başladı sanki. İlk gün gece yarısı odasının ışıkları yanmaya devam edince anlamadım. Ama sonraki günlerde de böyle devam etti. Sordum anlatmıyor da, her şey yolunda diyor. Ders çalışıyorum, kitap okuyorum diyor. Bana hiç inandırıcı gelmiyor." dedi sıkıntıyla kafasını sallıyordu.
Üc gün diye düşündü Alaz, üç gün önce sabaha karşı yaptıkları araba yarışını kazanmış ve o Ekrem piçinin ağzından saçma sapan asılsız iddialar dökülmüştü. Adamın söyledikleri inanılacak gibi değildi, onu daha da kışkırtmak ve üzerine saldırması için olayları çarpıttığını düşünüyordu Alaz. Ona bu istediğini vermedi, yani kısmen. İstediği cevapları alamadığı için birkaç yumruk savurup, adamı güzel bir benzetmiş ve hıncını almıştı. Ama sonra hem Asi'nin onu tutarak adamın üstünden çekmesi, hem de etrafta yankılanmaya başlayan yoğun polis siren seslerini duyunca oradan uzaklaştılar. O günden Asi'nin bu denli etkilendiği bilmiyordu, ya da canını sıkan başka bir konu mu vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yattığımız Yataklar, Battığımız Bataklar / Aslaz
FanfictionYabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl olurdu? İşte bu hikayede onları okuyup, hayatlarına ortak olacağız.