Selam,
Dolu, dolu ve düğümlerin çözüldüğü bir bölüm oldu gibi 🥰❤
İyi okumalar. Dilerim seversiniz.
Yorumlarınızı eksik etmeyin.
Sevgiler
-------
Gözü sürekli yatağının, başucunda bulunan komodinin üstündeki minik saate kayıyordu. İçinde bulunduğu karmaşık düşünce sarmallarından sıyrılmak için bildiği yere sığınmış ve eline bir roman almıştı genç kız. Bunun üzerinden yarım saat geçmişti ama bir türlü konsantre olamıyor, kimi zaman aynı satırları iki, üç kere okumak zorunda kalıyordu. Onun normalde sahip olduğu okuma hızına karşılık, tamamlayabildiği sayfa sayısı üçtü, yani durum içler acısıydı.
Basket maçının 19:00'da ve kendi kampüslerinde olacağını biliyordu ve en son saate baktığı bir dakika öncesine göre başlamasına 20 dakika kalmıştı. Gidip gitmemek konusunda çok kararsızdı. Aslında hafta boyunca yaşanan gelişmeler ona Alaz'ın davetini kabul etmesini ve onu desteklemek için tribünde yerini alması gerektiğini söylüyordu.
Yani okulunu desteklemek için diye düzelti, içinden kendi kendini.
Gün içinde Çağla da çok kere Asi'yi aramış ve gelmesi için ısrar etmişti.
"Gel işte, eğlenir, bağırır, çağırırız. Çok zevkli oluyor bayılırsın. Hem sen gelirsen bayılacak başka kişiler de tanıyorum." dedi hınzırca gülerek Çağla.
Asi, kızın bu imalı vurgularını duymamazlığa verip, aynı zaman da onu kırmayarak cevapladı. "Çağla biliyorsun durumları, biraz durulsak fena olmaz. Zamana ihtiyacım var gibi hissediyorum."
"Biliyorum, hayatım. Haklısın. Ben senin yanındayım her kararında." diyerek onu destekledi. İkizi bu söylediğini duysa bir yandan Asi ile dayanışmalarına gururlanır, bir yandan kendi kuyusunu kazdığı ve destek olmadığı için canını okurdu.
Alaz ile kütüphanede olan inişli-çıkışlı ama bir şekilde kavgasız ayrıldıkları konuşmada ona güvenebileceğini ve kendini ispatlayabileceğini düşünmüştü. Ertesi gün bu düşüncesinin doğru çıkmasıyla çok şaşkın bir mutluluk yaşamıştı.
***
Tolga ile yan yana otoparkta konuşuyorlardı. "Nasıl İlayda mı yapmış, kim, bir dakika bir dakika, hangi İlayda ya?" diye öğrendiği bilgileri işlemeye çalışıyordu Alaz. Normalden haddinden çok fazla hızlı şekilde çalışan anlama yetileri, son dönemlerde iyice yavaşlamıştı.
"İşte sana takık olan, geçen sene ki partilerde bir iki kere dans ettiğin, ha daha fazlası var mı bilemem. Oğlum kafan iyiyken hiç fark etmiyorsun ki yaptığın davranışları." diye onu cevapladı Tolga.
"Ne fazlası lan, ismini bile hatırlamıyorum diyorum sana. Hem derdi benimleyse niye Asi'yi şikâyet ediyor?"
"Alaz sen gerçekten..." diye onun bu hiç kendi üstüne uymayan saf hallerine şaşırıyordu Tolga "...gerçekten artık kafan berrakken de yaptığın şeylerin farkında değilsin. Asi'nin peşinde pervane gibi dönüyorsun, her yerde onu arıyorsun. Son çare artık, oyun oynayacağım diye kızın saçlarını çekmediğin kaldı." dedi, heralde Alaz'a bu kadar açık ve net konuşmayı yapabilecek nadir kişilerdendi, başkası olsa şimdiye çoktan yumruğu yemişti.
Alaz, duyduğu bu çok açık yorumlarla sersemlemişti, Asi'ye fazla kapıldığının farkındaydı. Ama kendini dışarıya o kadar belli ettiğini tahmin etmiyordu. Umursamaz görünmeye çalışarak önce gözleriyle sağa sola baktı, sonra ellerini geniş, bol paça pantolonun her iki cebine yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yattığımız Yataklar, Battığımız Bataklar / Aslaz
FanfictionYabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl olurdu? İşte bu hikayede onları okuyup, hayatlarına ortak olacağız.